Kudüs

Kayıt tarihi : 16/02/10

Her Müslümanın Ortak Davası Kudüs

Kardeşler mevzuyu doğru yere mi açtık bilemiyorum Allah cc'ın izni sadatı kiramın himmeti berektiyle Kudüs'le ilgili bu çalışmaya başlıyoruz.
Prof.Dr.Yusuf el-Karadâvî'nin "Her müslümanın ortak davası Kudüs" adlı kitabından aktaracağımız bu çalışmanın hayırlara vesile olmasını ve yüreklerimizde Rabbimizin istediği manada tesir olmasını Yaradan lütfetsin.

Bu kitabı çok beğendik çünkü güzel özetlemiş ve biz de kısa ve öz aktarmaya çalışacağız inşallah.

Kudüs Filistin2

Kayıt tarihi : 16/02/10

İslam'da Kudus'ün Yeri

İslam’da Kudüs’ün hususi bir yeri ve ehemmiyeti vardır. Cemaatleri, mezhepleri ve dünya görüşleri ne olursa olsun Müslümanlar bu hususta görüş birliğine varmışlardır.

Müslümanlar, Araplar ve Filistinliler, İsrail ile barışın caiz olup olmadığı; caizse başarıya ulaşıp ulaşmayacağı mevzusunda ihtilaf içinde olabilirler.Fakat, Kudüs’ün Arap ve İslamî kimliğinin sonsuza dek korunması; İsrail’ini, Arap,İslam ve Hristiyanlığın izlerini silip şehrin tarihi dokusunu değiştirme ve şehri Yahudileştirme girişimlerine karşı gelme mevzusunda hiçbir zaman ihtilaf etmemişlerdir.Çünkü Kudüs’ün İslam nezdinde büyük bir kutsallığı vardır. Çünkü Kudüs aşağıda beyan edeceğimiz üzere;
Müslümanların yüreğinde ve inançlarında;

*İlk kıble
*İsra ve Miraç şehri,
*Kutsal şehirlerin üçüncüsü
*Peygamberlik ve bereket diyarı
*Ribat ve cihad yurdudur.

Kudüs Kudus_2

Kubbetüs Sahra

Kayıt tarihi : 16/09/09

Kayıt tarihi : 16/02/10

Kudüs İlk Kıblemizdir

Kudüs'ün Müslümanlar için en büyük ehemmiyeti ilk kıblemiz oluşudur.Resulullah(sav) ve ashabı bi'setin 10.yılı namazın farz kılındığı İsra ve Miraç Gecesinden başlayarak Mekke'de üç yıl;hicretten sonra Medine'de 16 ay boyunca Kudüs'e yönelerek namaz kılmışlardır.

"Nereden yola çıkmış olursan ol, yüzünü Mescid-i Haram`a doğru çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa çevirin"..(Bakara 150) ayeti ininceye kadar bu şekilde devam etmiştir.

Yahudiler bu kıble değişikliği üzerine Medine'de büyük bir yaygara kopardılar.Kur'an onlara, tüm yönlerin Allah cc a ait olduğunu;kıbleyi belirleyecek olanın kendisi olduğunu şöyle buyurmuştur:

"İnsanlardan bazı beyinsizler; «Onları daha önce yöneldikleri kıbleden çeviren sebep nedir?» diyecekler. De ki; «Doğu da Batı da Allah'ındır. O dilediğini doğru yola iletir....Sana önceden durduğun Ka'be'yi kıble yapmamız da yalnız peygamberlerin izinde gidecekleri iki ökçesi üzerinde geri döneceklerden ayırt etmemiz içindir. Elbette o, Allah'ın doğru yola ilettiği kimselerden başkasına mutlaka ağır gelecekti. Allah imanınızı zayi edecek değildir..."(Bakara 142-143)

Kayıt tarihi : 16/09/09

harika bir konu.. cok tesekkur ediyoruz kardesim..

Kayıt tarihi : 16/02/10

Kudüs İsra ve Miraç Şehridir

YÜce Allah yeryüzünde gerçekleşen İsra yolculuğunun bitiş ve gökyüzünde gerçekleşen Miraç yolculuğunun başlangıç yeri olarak burayı tayin etmiştir.Yüce Allah'ın iradesiyle Muhammedî gece yolculuğunun yeryüzü ayağı, Peygamber(sav)imizin ikamet ettiği Mekke'deki Mescid-i Haram'dan başlayıp Mescid-i Aksa'da son bulmuştur.Resullerin ve nebilerin sonuncusunun (sav)kendisinden önceki peygamberlerle buluşup onlara imam olarak namaz kıldırmasıyla,i dini önderliğin, İsrailoğullarından alınıp yeni bir ümmete, yeni bir peygambere ve yeni bir Kitaba verildiği tüm dünyaya duyurulmuş oldu.

"Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren O (Allah) noksan sıfatlardan münezzehtir..(İsra:1)

Ayetin burda övüp "çevresini mübarek kıldığımız diye nitelendirdiği Mescid-i Aksa'dır.

İsra ve Miraç hadisesi bu bereketli yerin ehemmiyetini anlatan işaretlerle doludur.Cebrail (as) Mekke'den Kudüs'e gelirken üzerinde intikal ettiği mucize binek hayvanı "el-Burak"ı bu kutlu mekanda bağlamıştır.Cebrail(as) Kudüs'te ve Mescid-i Aksa'da başlayıp yüksek semalara Sidretü'l Müntehâ'ya kadar devam edecek semavi yolculuğundan dönünceye kadar Burak'ı burada bulunan bir kaya(sahra)ya bağlamıştır.Burak Duvarı ve Sahra, müslümanlara bu yolculuktan geriye kalan mühim iki hatıradır.

İsra yolculuğunun hikmetlerinden birisi de İsra'nın başlangıcıyla bitişini yani Mescid-i Haram ile Mescid-i Aksâ'yı birbirine bağlamaktır.Bu bağlantının müslümanların şuurlarında ve vicdanlarında tesiri büyüktür.Çünkü her iki mescit kutsallıkta birbirine eşittir.Dolayısıyla Müslamanlar, ikisinden birini terk etmeleri halinde diğerini de terk etmiş olacaklardır.

Kayıt tarihi : 24/08/08

Resimde gösterilen yer Kübbetüs sahra mı ? Mescidi aksa mı ?

Kayıt tarihi : 16/02/10

Mescidi Sahra
Halk arasında burası mescidi aksa olarak bilinir.
bu yanlış son yıllarda düzelmeye başladı..

:tşk:

İşte Mescid-i Aksa

Kayıt tarihi : 17/09/09

Allah cc razı olsun kurban...Vesselam!...

Kayıt tarihi : 16/02/10

Kudüs Kutsal Şehirlerin Üçüncüsüdür

Kudüs, İslam’ın kutsal saydığı şehirlerin üçüncüsüdür.İslam’da;

İlk kutsal şehir, Allah’ın Mescid-i Haram’la şereflendirdiği Mekke-i Mükerreme’dir.
İkinci kutsal şehir, Taybe olarak anılan Medine-i Münevvere’dir.
Üçüncü kutsal şehir ise Kudüs, diğer adıyla Beytü’l Makdis’tir.

Yüce Allah,bu şehri, çevresini mübarek kıldığı Mescid-i Aksâ ile şereflendirmiştir.Buhari ve Müslim’in Ebu Hureyre’den rivayet ettikleri şu hadis; Bu hususu açıkça işaret etmektedir.Hz.Peygamber (sav) şöyle buyuruyor:”İbadet maksadıyla sefer ancak üç mescide yapılır.Bunlar Mescid-i Haram, Mescid-i Aksâ ve benim şu mescidimdir.”
Hz.Peygamber(sav) şöyle buyuruyor:”Mescid-i Aksa’da kılınan namaz Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi haricindeki mescitlerde kılınan beş yüz namaza denktir.”(Mecmauz-Zevaid)

Ebû Zer (r a )’in rivayet ettiği bir başka hadis ise şöyledir: “Hz.Peygamber’e (sav), "Ya Resulullah! yeryüzünde ibadet için ilk önce hangi mescid bina edildi?" diye soruldu Resulullah (s a s ): " Mescid-i Haram'dır" buyurdu "-Sonra hangisi?" diye soruldu "Mescid-i Aksâ" buyurdu." (Buhari ve Müslim, Mesacid)

İslam, Mescid-i Aksa’yı kutsal mescitlerin üçüncüsü kılarken Kudüs’ü de Mekke ve Medine’ye katarak kutsal şehirlerin üçüncüsü kılmıştır.İslâm dini, bununla en mühim ilkesini ortaya koymuştur.Çünkü İslam yıkmak ve bölmek için değil, onarmak ve tamamlamak için gelmiştir.Kudüs’ün en mühim hususiyeti peygamberlik yurdu olmasıdır.Resûlullah(sav), Medine Yahudilerine “Biz Musa’ya sizden daha yakın ve hak sahipleriyiz”(Buhâri. Kitabus Savm) dediği gibi Müslümanlar Allah(cc)’ın peygamber ve elçilerine tüm insanlardan daha yakın ve hak sahibidirler.

Kayıt tarihi : 16/02/10

Kudüs Peygamberlik ve Bereket Yurdudur

Kudüs, Filistin topraklarının en mühim bölümü ve aynı zamanda kalbidir.Yüce Allah bu yeri, bereket sıfatıyla birlikte Kitab’ında beş yerde zikretmiştir:

1.Yüce Allah, İsra suresinde Mescid-iAksâ’yı ”Çevresini mübarek kıldığımız” olarak niteleyerek methetmiştir.

2.Yüce Allah, İbrahim(as) kıssasını anlatırken şöyle buyurmaktadır: “Onu da Lut’u da, alemler için bereketli kıldığımız yere ulaştırıp kurtardık.”(Enbiya,71)

3.Musa kıssasında, Firavun ve ordusu boğulduktan sonra İsrailoğulları hakkında:Hor görülüp ezilmekte olan o kavmi(Yahudileri)de, içini bereketle donattığımız yerin doğusuna ve batısına mirasçı yaptık. Ve böylece Rabbinin, İsrailoğullarına olan o güzel vaadi, sabırlarına karşılık gerçekleşti.(Araf,137)

4.Yüce Allah(cc) Süleyman(as) kıssasında, hiç kimseye vermediği mülkü kendisine verdiğini ve rüzgârı emrine sunduğunu hatırlatarak şöyle buyurmaktadır: “Bereketli kıldığımız yere doğru, Süleyman’ın emriyle yürüyen şiddetli rüzgârı, onun buyruğuna verdik”(Enbiya,81)

5.Yüce Allah Sebe kıssasında, onları nasıl bir emniyet ve bolluk içinde yaşattığını anlatırken şöyle buyurmuştur: Ve onlarla bereketli kıldığımız ülkeler arasında, arka arkaya (birbirine yakın) beldeler kıldık. Ve orada seyir (yolculuk) yapılacak yollar taktir ettik. Orada geceleri ve gündüzleri emin olarak dolaşın (yolculuk yapın) (dedik).Yüce Allah’ın burada bereketli kıldığı yerler Şam ve Filistin şehirleridir.İbn Abbas’a göre Beytü’l Makdis(Kudüs) bölgesidir.

Tefsir âlimlerinin bir kısmına göre, Yüce Allah’ın; Tin suresinde “Tin(incir)’e ve Zeytûn’a, Sina Dağı’na ve bu güvenli(emin) beldeye andolsun” ayetlerinde kastettiği şehir, içinde incir ve zeytin’in bol miktarda yetiştiği Beytü’l-Makdis’tir.

İbn Kesîr(rh.a) bazı imamların şöyle dediğini nakletmektedir:”Bu üç yerden her birine Yüce Allah, büyük şeriat sahibi Ulu’l azm peygamberler göndermiştir.
Bu yerlerden ilki, Yüce Allah’ın İsa b.Meryem’i(a.s) gönderdiği incir ve zeytin yurdu Beytü’l Makdis’tir.
İkincisi, Yüce Allah’ın Musa b. İmrân(as) ile konuştuğu Sina Dağı’dır.(Mısır).
Üçüncüsü de insanların güven içinde oldukları emin belde Mekke’dir.

Kayıt tarihi : 12/07/09

Feridşah kardeş, hazırladığı bu yazıyla gündemi erken yakalamış görünüyor... gerçi Kudus, kaybettiğimizden beri içimizde yara... bir Selahaddin bekledik durduk.

Kayıt tarihi : 16/09/09

sıddık demiş ki:: Feridşah kardeş, hazırladığı bu yazıyla gündemi erken yakalamış görünüyor... gerçi Kudus, kaybettiğimizden beri içimizde yara... bir Selahaddin bekledik durduk.

KUDUS'un fethi yakindir.. FERIDSAH'in kalbine dogmustur belki..

Kayıt tarihi : 16/02/10

Estağfirullah..El aziz..el Kerim...Estağfirullah

İnşallah devam edeceğiz fırsat bulabilirsek..

şu ara haberleri takip etmekten yazmaya vakit kalmıyor

Kayıt tarihi : 16/02/10

Kudüs Ribat ve Cihad yurdudur

Eski adı "İlya" olan Kudüs, Ömer b.Hattab döneminde fethedilmiştir.Kudüs baş Patriği, şehrin anahtarlarını komutanlardan birine değil bizzat halifenin kendisine teslim edeceğini söyleyince Hz.Ömer(ra) Medine'den Kudüs'e doğru duygu yüklü bir yolculukla gelmiştir.Şehrin anahtarını Patrikten kendi eliyle teslim almıştır.

Yüce Allah, Peygamberi Muhammed(sav)'e bu kutsal şehrin düşmanlar tarafından işgal edileceğini ya da işgal yoluyla büyük bir tehdide mâruz kalacağını haber vermiş olmalı ki,Peygamber(sav) sürekli olarak ümmetine burayı korumalarını, düşman eline esir düşmemesi için uğrunda cihat etmelerini ve esir düşmesi halinde savaşıp onu özgürlüğüne kavuşturmalarını söylemiştir.Yine Hz.Peygamber, Müslümanlarla Yahudiler arasında gerçekleşecek savaşı da haber vermiştir.Zaferin sonunda müslümanlara ait olacağını, öyle ki ağaç ve taşların bile Müslümanların safında durup onlara, düşmanın saklandığı yeri söyleyeceğini müjdelemiştir.(Bkz. Sahihül-Câmii's-Sağir)

Ebu Ümâme el-Bâhilî'nin(ra) anlattığına göre Hz.Peygamber(sav) şöyle buyurmuştur:"Ümmetimden bir topluluk, galip oldukları halde kendilerine Allah cc'ın emri (kıyamet) gelinceye kadar düşmanlarını kahretmeye devam edeceklerdir ve başlarına gelen hastalıklar dışında hiçbir düşman onlara zarar veremeyecektir." Orada bulunanlar, "Ya Resûlallah!Peki, (o gün) bu kimseler nerede olacaklar?" diye sordular.
Hz.Peygamber(sav), "Beyt'ül-Makdis'te(Kudüs) ve onun çevresinde olacaklardır" buyurdu.(Müsned,, V/269)

Kayıt tarihi : 24/08/08

Feridşah_Nakşi demiş ki:: Kudüs Ribat ve Cihad yurdudur

Eski adı "İlya" olan Kudüs, Ömer b.Hattab döneminde fethedilmiştir.Kudüs baş Patriği, şehrin anahtarlarını komutanlardan birine değil bizzat halifenin kendisine teslim edeceğini söyleyince Hz.Ömer(ra) Medine'den Kudüs'e doğru duygu yüklü bir yolculukla gelmiştir.Şehrin anahtarını Patrikten kendi eliyle teslim almıştır.

Yüce Allah, Peygamberi Muhammed(sav)'e bu kutsal şehrin düşmanlar tarafından işgal edileceğini ya da işgal yoluyla büyük bir tehdide mâruz kalacağını haber vermiş olmalı ki,Peygamber(sav) sürekli olarak ümmetine burayı korumalarını, düşman eline esir düşmemesi için uğrunda cihat etmelerini ve esir düşmesi halinde savaşıp onu özgürlüğüne kavuşturmalarını söylemiştir.Yine Hz.Peygamber, Müslümanlarla Yahudiler arasında gerçekleşecek savaşı da haber vermiştir.Zaferin sonunda müslümanlara ait olacağını, öyle ki ağaç ve taşların bile Müslümanların safında durup onlara, düşmanın saklandığı yeri söyleyeceğini müjdelemiştir.(Bkz. Sahihül-Câmii's-Sağir)

Ebu Ümâme el-Bâhilî'nin(ra) anlattığına göre Hz.Peygamber(sav) şöyle buyurmuştur:"Ümmetimden bir topluluk, galip oldukları halde kendilerine Allah cc'ın emri (kıyamet) gelinceye kadar düşmanlarını kahretmeye devam edeceklerdir ve başlarına gelen hastalıklar dışında hiçbir düşman onlara zarar veremeyecektir." Orada bulunanlar, "Ya Resûlallah!Peki, (o gün) bu kimseler nerede olacaklar?" diye sordular.
Hz.Peygamber(sav), "Beyt'ül-Makdis'te(Kudüs) ve onun çevresinde olacaklardır" buyurdu.(Müsned,, V/269)

Tam zamanında bir konu ...

Kayıt tarihi : 16/02/10

Yahudilerin Kudüs ve Filistin Üzerindeki Hak ve İddialarının Tümü Bâtıldır

Daha önce zikrettiğimiz gibi müslümanlar, Kudüs'ü Ömer(ra) döneminde fethettiler.Şehri Yahudilerden teslim almadılar.Bilakis o sırada şehirde bir tek Yahudi bile yoktu.Kudüs'e girmeleri Romalılar tarafından yasaklanmış ve dört asır boyunca onlar oraya girememişlerdir. Ömer(ra)'ın Kudüs patriğine taahhüt ettiği şartlardan birisi de şehre hiçbir Yahudi'nin sokulmayacağıydı.

Hz.Ömer(ra)'ın imzaladığı bu anlaşma,İslam tarihi boyunca harfiyen ve büyük ciddiyetle tatbik edildi.Çünkü Müslümanlar,Raşid Halifelerin sünnetine tâbi olmakla emrolunmuşlardı.Hz.Ömer(ra)'ın imzaladığı fermanın bir sahtesi yapılmış ve Yahudilerin Beytülmakdis'e girmelerini yasaklayan madde fermandan silinmiştir.Bu sahte fermanın ise ne zaman ve kim tarafından yapıldığını bilmiyoruz.(Bkz.Muhammed Subeyh,el-Kudsü ve Maariküne'l-Kübra,s.218-220)

İşte Yahudilerin, Müslümanlardan habersiz bir şekilde şehre sızmaya başlamaları bu dönemden sonra olmuştur.

Tarih bizlere, Haçlı savaşları sırasında bu kutsal şehrin, haçlı işgalinden nasıl zarar gördüğünü açıkça göstermektedir. Haçlılar,Mescid-i Aksa'da 60.000 Müslüman'ı hunharca katlettiler.Şehir muzaffer komutan Selahaddin Eyyûbi'nin(rh.a) 1187'de haçlılara galip geldiği meşhur Hıttin Savaşıyla özgürlüğüne kavuşuncaya dek 90 yıl Haçlı işgalinde kalmıştır.

Selahaddin Eyyûbi, kazandığı bu zaferle daha önce iki büyük komutan İmâdüddin Zengi ve oğlu Nureddin Mahmud eş-Şehid'in başlattığı mücadeleyi tamamlamış oldu.

Filistin'deki Yahudi varlığı bu gelişmelerin gölgelsinde kalmış ve hiçbir tepkiyle karşılaşmadan normal seyrinde devam etmiştir.Hatta Müslümanlar İslam devletinde gayrimüslimlere(zimmilere) davrandıkları gibi onlara da iyi, adaletli ve hoşgörülü davranmışlardır.

Kayıt tarihi : 16/02/10

Siyonistlerin Osmanlı Devleti Üzerindeki Baskıları

Tarihin çok iyi hatırladığı hususlardan biri de Siyonislerin Filistin 'de Yahudilere mülk edindirmek için güçsüz durumdaki Osmanlı Devleti'ne uyguladığı yoğun baskılardır.Bu baskılar Siyonizme karşı onurlu duruşuyla adı tarihe altın harflerle yazılan Sultan Abdulhamit döneminde artmıştır.

Dr.Hassan Hallâk'ın Lübnan'ın en-Nehar Gazetesi'nde yayınlanan tarihî hakîkâtlere dayalı güzel yorumunu aktarmak istiyorum.Şöyle diyor: "Sultan II.Abdulhamit,Osmanlı Devleti'nin başında bulunduğu süre içerisinde(1876-1909)Filistin topraklarını, Yahudi işgaline karşı daima korumuştur.Bu amaçla tahta geçer geçmez Yahudilerin Filistin'de ikâmet etmelerini yasaklayan bir dizi fermana imza atmıştır.
Bununla ilgili olarak 1882'de "Siyon Muhipleri Cemiyeti'nin göç için resmi izin koparma girişimlerine şiddetle karşı çıkmıştır.Bu dönemde Laurence Oliphant,Yahudilerin Filistin'e göç etmelerine izin verilmesi için Amerika'nın Asitane(İstanbul) Büyükelçisi Straws'ı aracı koymuş, ancak tüm çabaları başarısızlıkla neticelenmiştir.

Sultan II.Abdulhamit, onlara şu cevabı vermiştir: "Yahudiler, Osmanlı sınırları içinde Filistin hâriç istedikleri yerde güven içinde yaşayabilirler.Osmanlı Devleti'nin kapısı tüm mazlumlara açıktır.Ancak Filistin'de temeli dün olan bir Yahudi devleti'nin kurulmasına asla izin vermeyiz.Göç ederek Osmanlı topraklarına gelen Yahudilere düşen,Osmanlı vatandaşlığına girmek ve devlet sınırları içinde halka tatbik edilen kanunlara uymak olacaktır."
Bu sebeple Sultan Abdulhamit, Yahudileri, bulundukları şehirlerde tutmuş ve Filistin'e muhtemel Yahudi göçünü engellemek için mutasarrıflar görevlendirmiştir.

Bunların başında Kudüs Mutasarrıfı Rauf Paşa(1876-1888) gelmektedir.Bazı yabancı devletlerin Filistin'e sızmak isteyen Yahudilere yardım ettikleri kesinleşmesi üzerine Bâbıâli,29 Haziran 1892'de yabancı uyrukluların Filistin'e girmelerini yasaklayan bir ferman yayınlamıştır.Bu fermanı diğer fermanlar tâkip etmiş ve bunların birer nüshası dış ülkelerdeki konsolosluklara gönderilmiştir.İlgili ülkelere,Osmanlı Devleti'nin Yahudi göçünün desteklenmesinden duyduğu rahatsızlık iletilmiştir.

İngiltere Dışişleri Bakanlığı arşivi(Foreign Office),Osmanlı Devleti'nin Yahudi göüçüne karşı kararlı tutumunu belgelerle teyit etmektedir.

Kayıt tarihi : 16/09/09

Feridşah_Nakşi demiş ki:: Sultan II.Abdulhamit,Osmanlı Devleti'nin başında bulunduğu süre içerisinde(1876-1909)Filistin topraklarını, Yahudi işgaline karşı daima korumuştur.Bu amaçla tahta geçer geçmez Yahudilerin Filistin'de ikâmet etmelerini yasaklayan bir dizi fermana imza atmıştır.
Bununla ilgili olarak 1882'de "Siyon Muhipleri Cemiyeti'nin göç için resmi izin koparma girişimlerine şiddetle karşı çıkmıştır.Bu dönemde Laurence Oliphant,Yahudilerin Filistin'e göç etmelerine izin verilmesi için Amerika'nın Asitane(İstanbul) Büyükelçisi Straws'ı aracı koymuş, ancak tüm çabaları başarısızlıkla neticelenmiştir.

Sultan II.Abdulhamit, onlara şu cevabı vermiştir: "Yahudiler, Osmanlı sınırları içinde Filistin hâriç istedikleri yerde güven içinde yaşayabilirler.Osmanlı Devleti'nin kapısı tüm mazlumlara açıktır.Ancak Filistin'de temeli dün olan bir Yahudi devleti'nin kurulmasına asla izin vermeyiz.Göç ederek Osmanlı topraklarına gelen Yahudilere düşen,Osmanlı vatandaşlığına girmek ve devlet sınırları içinde halka tatbik edilen kanunlara uymak olacaktır."
Bu sebeple Sultan Abdulhamit, Yahudileri, bulundukları şehirlerde tutmuş ve Filistin'e muhtemel Yahudi göçünü engellemek için mutasarrıflar görevlendirmiştir.

bilmedigimiz sanli tarihimizden gercekler.. vesileniz ile ögrendik.. Allah razı olsun

Kayıt tarihi : 16/02/10

Siyonist lider Theoder Herzl,Sultan II.Abdulhamit'ten, Yahudilerin Filistin'e göç etmelerine izin verecek resmi bir ferman elde etmek için yoğun bir çaba sarfetmiştir.Bütün çabaları başarısızlıkla sonuçlanan Herzl'e göre Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması için Osmanlı Devletinin yıkılması gerekiyordu.Siyonist lider Theoder Herzl, Sultan II.Abdulhamit'ten, Yahudilerin Filistin'e göç etmelerine izin verecek resmi bir ferman elde etmek için yoğun bir çaba sarfetmiştir.Bütün çabaları başarısızlıkla sonuçlanan Herzl'e göre Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması için Osmanlı Devletinin yıkılması gerekiyordu.

Herz, bu durumu şöyle açıklıyordu:"Yahudi Devletinin kurulması için tek çıkar yol Osmanlı Devleti'ni yıkmak yahut parçalamaktır.Eğer Sultan, yahudilerin istek ve şartlarını kabul ederse Siyonizm'in kendisine olan bakış açısı olumlu yönde değişecektir.Sahip olduğu topraklar yanında Sultan için çok büyük değer taşımayan bir toprak parçasını bize bırakması halinde mali yönden onun en güçlü desteçileri biz olacağız."(Herzl'in günlükleri,13 Nisan 1896)

Herzl, İstanbul'a ilk ziyaretini 18 Haziran 1896'de yapmıştır.Bu ziyaretini Siyonist lider sıfatıyla değil, gazeteci kimliğiyle düzenlemiştir.Osmanlı'nın tavrı karşısında hayal kırıklığı yaşayan Herzl, devletin ve Sultan II.Abdulhamit'in, Siyonist isteklere karşı ortaya koydukları ortak tavrı kendi günlüklerinde zikretmiştir. Herzl'in hatıralarında aktardığı üzere Sultan II.Abdulhamit, arabulucukluk için kendisiyle görüşmeye gelenlere şu cevabı vemriştir:"Bu toprakların bir karışını bile satmam, çünkü bu topraklar bana değil halkıma aittir.Halkım bu devletin her karışını kanını feda ederek elde etmiştir...."(Theoder Herzl, Diaries(Günlükler))

Herzl, 1904'te öldüğü ana kadar, Yahudilerin Filistin'e göç etmelerini sağlayan resmi izni elde etmek için çabalayıp durmuş, fakat tüm bu çabalarında başarısız olmuştur.O, siyonizm hayalinin gerçekleşmesi için mutlaka II.Abdulhamit'in tahttan indirilmesi gerektiğini düşünüyordu.Gerçekten de siyonist hareketlerin liderleri vakit kaybetmeden Osmanlı Devleti'ni işgal edip parçalamak isteyen devletlerle irtibata geçtiler.Ardından "Genç Türkler" ve ona bağlı olan "İttihat ve Terakki" gibi yönetime muhalif grublarla işbirliği yapmaya başladılar.İttihat ve Terakki, Arap düşmanlıyla bilinen ırkçı-Turancı bir cemiyettir.

Bu sebeple Siyonistler, Masonlar, dönmeler ve dış güçler biraraya geldiler.Sultanı tahttan indirme plânlarını görüşmek maksadıyla Selânik'te ardı ardına toplantılar düzenlediler.

Kayıt tarihi : 24/08/08

ve ardından tahtan indirdiler.. ne kadar acı ki bizim Sultanımızı yahudiler tahtan indiriyor..

Kayıt tarihi : 16/02/10

Türk ve İngiliz arşivlerindeki tarihi vesikalar, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin yapı itibariyle Türklükle ve İslam'la ilgisi olmadığını belgelemektedir.Kuruluşundan beri başkanları ve yöneticilerinden Türk asıllı olan bir kişi bile çıkmamıştır.Mesela Enver Paşa'nın babası Polonyalıdır.Cavit, dönme Yahudilerdendir.Emanuel Karasu, İspanya yahudilerindendir.Talat Paşa Bulgardı ve Roman asıllı bir aileden geliyordu.Görünüşte İslam'ı seçenlerdendi.Ahmet Rıza, yarı Çerkez yarı Macardı.Nesim Ruso Ve Nesim Mazliyah her ikisi de Yahudi idi.Sultan II.Abdulhamit'e karşı ayaklanıp onu tahttan indiren 'Jön Türkler' hareketinin de en aktif üyelerindendir.

Bu güçler gerek 1908 inkilâbında gerekse 1909'da II.Abdulhamit'i tahttan indirmede başarılı oldular.Sultan Abdülhamit, Filistin'e ve Araplara yönelik şerefli tutumu sebebiyle çok pahalı bir bedel ödemiş oldu.Artık 1909'dan sonra bir Osmanlı gitmiş başka bir Osmanlı gelmişti.Yeni hükümetin ve Turancılığın önde gelen isimlerinden bir de 1915-1916 yıllarında Suriye ve Lübnan halkına zulmeden Ahmet Cemal Paşa'dır.Bu adam Siyonist hareketin doğurduğu dönmelerdendir.Araplara ve Araplığa düşman olan İttihat ve Terakki 'nin önde gelen simalarındandır.(22/04/1997 tarihli en-Nehar Gazetesi)

İttihat ve Terakki, İslam'ın tüm inanç ve değerlerine karşı aşırı düşmanlığıyla öne çıkan bir oluşumdur.

Kayıt tarihi : 16/02/10

Ve Kudüs'ü Yahudileştirme Çabaları

2 Eylül 1997 tarihinde Londra'da bulunan İslâmî Araştırmalar Akademisinin ilkini düzenlediği Kudüs konulu bir konferansa katılan Prof.dr.Yusuf el-Karadavi'nin konuşmasından alıntı:(Bu konuşmada çok özetle nasıl bugüne gelinmiş kısaca değinilmiş o sebeple aldım)

"Bu yıl(1997) birinci meselemiz olan Filistin ve Kudüs meselesiyl eilgili anıları yoğun bir şekilde yaşıyoruz:

*Bu yıl, 1897 yılında İsviçre'nin Basel kentinde Theoder Herzl liderliğinde toplanan 1.Siyonist Kongrenin ve ve bu kongrede kurulan Dünya Siyonist Teşkilâtının 100.yılıdır.

*Bu yıl, Ekim 1917'de imzalanan Filistin'de Yahudilere milli yurt kurulmasına imkan veren Balfour Deklarasyonu'nun 80.Yılıdır.

*Bu yıl, 1948'de İsrail'in kuruluşuna zemin hazırlayan Birleşmiş Milletler'in 1947 tairhli Filistin'i bölme kararının 50.yılıdır.

*Bu yıl 5 Haziran 1967'deki "Altı Gün Savaşı'nda" Kudüs, Batı Şeria ve Gazze'nin İsrail tarafından işgalinin 30.yılıdır.(şimdi 43. yılı)

*Bu yıl, Mısır Devlat Başkanı Enver SEdat'ın 1977'de İsrai'i ziyaret etmesinin 20. yılıdır.Bu ziyaret Arap dünyasının, İsrail'e karşı sergilediği ortak tavrında bozulmalara yol açmıştır.

Bugün bizler, bu acı olayların meyvelerini topluyoruz.Bu meyvelerin en acı olanı ise İsrail'in;250 milyon üzerinde Arab'ın ve bir milyarı aşkın İSlam aleminin gözü önünde Birleşmiş Milletler ve ona bağlı Güvenlik Konseyi kararlarını hiçe sayarak, belirli plan ve yöntemlerle Kudüs'ü yahudileştirme çabalarıdır.

İsrail bir 'Turistik Tunel' inşa etmek için Mescid- i Aksa'nın altını kazmaya devam etmektedir.İslam şehri Kudüs planlı komplolarla oldubittiye getirilerek Yahudileştirilmek isteniyor.Mescid-i Aksa'nın çevresinde sürdürülen kazılar sebebiyle mutlak bir tehlikenin eşiğindedir.Bu kazıların amacı Mescid-i Aksa'yı ortadan kaldırmak ve mescidin enkazı üzerinde "heykel" i inşa etmektir."

Devam edecek inşallah..

Kayıt tarihi : 24/08/08

Allah'ım sen yine hesaplarını boşa çıkar kafirlerin.. ..

Kayıt tarihi : 17/09/09

Çok güzel ve manidar bir konu seçmişsin kurban, devamını inşaAllah geldiğinde bekleriz...Vesselam!...

YALAN SÖYLEYEN TARİH UTANSIN! cherry