Menzil Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı Untitl13Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı Untitl14Latest imagesAydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı Untitl15AramaGiriş yapKayıt Ol
Kütüphane bölümümüz güncellenmektedir.  "Kadın ve Erkek Eşitliği" konusu tamamlanmıştır.
Bağlantı sorunları nedeniyle Portal sayfası geçici olarak kaldırıldı....
"Program Arşivi" forumuna "Antivirüs Güvenlik" ve "Araçlar" kategorisi açılmıştır.
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Hakkını vermediğimiz iş yüzümüzü ağartmaz
Evlilikler de Bunalıma Girer
Ahirete İnancımız Ölçüsünde Huzurumuz Olur
Ebedi Hayata Doğmak
ABDEST
TALAK (BOŞANMA)
Gül Sultanım (Yeni Video Klip)
Beş Esas
Meleklere İman
Can Feda Edilecek Dost
Paz Şub. 23, 2014 7:32 pm
Paz Şub. 23, 2014 7:27 pm
Paz Şub. 23, 2014 7:18 pm
Paz Şub. 23, 2014 3:07 pm
Ptsi Şub. 17, 2014 3:17 am
Ptsi Şub. 17, 2014 3:09 am
Ptsi Ocak 20, 2014 3:15 am
Cuma Ekim 11, 2013 4:33 am
Çarş. Ekim 09, 2013 2:50 am
Paz Ekim 06, 2013 3:15 pm











Paylaş|

Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
YazarMesaj
osmanserhat
Yönetici
Yönetici
osmanserhat
Teşekkürleri : 25
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 24/08/08
Nerden : Gül Diyarından
Mesaj Sayısı : 9415
Tecrübe Puanı : 28642

Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı Vide
MesajKonu: Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı EmptyPerş. Ocak 29, 2009 1:54 am

Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı B7bf42641d797e1e328

Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı
Ebubekir SİFİL


Modern zamanlarda Batı’dan dünyaya yayılan ve “evrensel” olduğu söylenen hakim değer yargıları, İslâm dünyasında bir kısım ilahiyatçıları ve yarım aydınları ilgi çekici biçimde bir “din sorgulaması”na itti.

Mevcut durumun mutlaklaştırılması sonucunda girilen bu yol, yolcularını, kaçınılmaz olarak “Din’e karşı din” noktasına getirdi.

İsrailoğulları’nın yaşadığı garip ve garip olduğu kadar da ibretamiz serüven, “Karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin yoluna gireceksiniz” (Buhârî, Müslim, Ahmed b. Hanbel) hadisini doğrularcasına modern zamanların “aydın ilahiyatçıları” tarafından tekrarlanıyor. Nasıl İsrailoğulları, kendilerine ait kıldıkları dinlerini, Hz. Musa a.s.’a dayandırdıkları Yahudiliği müdafaa adına nice peygambere karşı çıktılar; din adına nice peygamber katlettiler; modern zamanların “aydın ilahiyatçıları” da benzer bir tavır içinde kendi din anlayışlarını Hz. Peygamber s.a.v.’e rağmen azm-u cezm-u kasd-u musammem ile müdafaa ediyorlar.

Bu “yeni din” tasavvurunda iki temel unsur tesbit ediyoruz:

1. Kur’an
2. Akıl


Modern Kur’an anlayışı

Bu unsurlardan ilki, yapılan işe “İslâmî” bir rengin verildiğini ifade etmesi bakımından önemli. Ama sadece bu kadar. Zira bulunduğumuz noktada Kur’an “belirleyen” değil, “belirlenen” konumundadır. Onun ne söylediği değil, “aydın ilahiyatçımız”ın onun ne söylemesini istediğidir önemli olan. Elbette o, söylediği şeyleri Kur’an’a dayandırıyor; görüşlerini desteklemek için ayetler zikrediyor. Ama aslında onun bütün yaptığı, önceden verilmiş kararları, tesbit edilmiş hükümleri Kur’an’a tasdik ettirme gayretinden ibarettir.

Tek başına bırakılmış, yalıtılmış, Sünnet’in “beyan ediciliği”nden soyutlanmış Kur’an, aslında “kuşatılmış” Kur’an’dır. Zira o artık Sünnet’in çizdiği çerçeveyi bir kenara bırakmak suretiyle “özgürleşmiş” aklın kabul ettiği “evrensel” değer yargıları ekseninde okunacak ve anlaşılacaktır! Dolayısıyla artık Sünnet tarafından beyan edilen Kur’an değil, “çağdaş değer yargıları”nı merkeze alan aklın kabul ve redleri tarafından kuşatılmış bir Kur’an söz konusudur.

Sünnet hakkında oryantalistler marifetiyle üretilen soru işaretleri, “aydın ilahiyatçımız”ın zihnini öyle kolay istila etti ve onlar tarafından öyle kolayca benimsendi ki, kapıldığı aşağılık kompleksi içinde onları şaşırtıcı biçimde benimsedi, özümsedi, kendisi üretiyormuş gibi düşündü, ifade etti ve yaydı.

Sünnet’ten soyutlanmış Kur’an’a istediğinizi söyletebilir, istediğiniz fikri ona tasdik ettirebilirsiniz. “Çağdaş yorum” dersiniz, “hermenötik” dersiniz, “tarihsellik” dersiniz... Böylece sadece onu istediğiniz zaman istediğiniz şekilde konuşturma imkânına değil, aynı zamanda istediğiniz zaman susturma imkânına da kavuşmuş olursunuz! Sonuçta Hz. Peygamber s.a.v.’in ve Sahabe’nin anladığı ve uyguladığı İslâm’dan farklı bir şey ortaya çıkmış olsa da, bu o kadar önemli değildir!

Nitekim 1985 yılında İzmir’de düzenlenen Uluslararası Birinci İslâm Araştırmaları Sempozyumu’na konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Montgomery Watt, hıristiyan bilim adamlarının İncil hakkında yaptıklarını müslüman ilim adamlarının da Kur’an hakkında yapmasını telkin etmekte ve şöyle demektedir:

“Yeni ilim dallarının bazıları, ilk planda devrin Batı eğitiminin temelleri olan klasik Yunan ve Latin edebiyatına tatbik edildi. Ancak çok önceleri bu yeni disiplinler (tarihî ve edebî tenkit metotları, E.S.) İncil metnine ve İncil tarihine de tatbik edildi. Bu yeni ilimlerle uğraşanlar, çok kere dini tenkit eden; hatta bir bakıma ona düşman (kimseler) olduklarından, onlar, vardıkları neticelerin birçoğunu hıristiyanların birçoğuna imanlarının inkârı gibi anlaşılabilecek usullerle ifade etme temayülünde olmuşlardır.

Ne var ki, zamanla bazı inançlı ilim adamları kendilerini bu yeni disiplinlerde yetiştirdiler ve vardıkları neticeleri temel Hıristiyan inançlarına uygun olarak formüle ettiler. Onlar, görünürde dine karşı olan orijinal neticelerin birçoğunu kabul ettiler; fakat bunların hiçbir temel dinî doktrine aykırı olmadığını, sadece kutsal metinlerin mahiyetiyle bunların, inananların mevcut imanlarıyla olan münasebeti hakkında bazı basit fikirler ve faraziyelere aykırı olduğunu gösterdiler. Hıristiyan ilim adamlarının büyük çoğunluğu şimdi artık, tarihî ve edebî tenkidin imanı zayıflatmadığı; bilakis onun birçok yönlerinin daha derinliğine anlaşılmasına sevkettiği görüşünü kabul etmektedirler.” (Uluslararası Birinci İslâm Araştırmaları Sempozyumu tebliğleri, s. 32.)

Bu telkin görünüşte Sünnet hakkında herhangi bir şey söylememekte ise de, aslında Sünnet’in “bir şekilde” yok sayıldığı bir zemin üzerinde yapıldığı için “tabiatı gereği” konumuzla yakından ilişkilidir. Bu noktayı biraz açalım:


Peygambersiz Kitap

Hıristiyanların dinî geleneği, kutsal saydıkları kitabın, bir “peygamber tebliği”ne dayanmıyor olmasıyla temayüz eder. İslâm’ın Kitabı’nı Hz. Peygamber s.a.v. tebliğ etmiştir; Kur’an, Efendimiz s.a.v.’in tebliğ ve beyanıyla Ümmet’in hayatına yansımış, fonksiyon ifa etmiştir.

Ancak mevcut İncil(ler), bizzat hıristiyanların da kabul ve ifade ettiği gibi Hz. İsa a.s. tarafından tebliğ edilmiş değildir. Aksine İncil yazarları, İncil metinlerini Hz. İsa a.s.’dan uzun yıllar sonra kaleme almışlardır. Üstelik bu İncil metinleri bugün elde mevcut değildir. Onlar Aramice kaleme alındığı halde, bugün mevcut İncil nüshaları Yunanca asıllardan çoğaltılmıştır.

Dolayısıyla Hıristiyanlığın gerek itikadî veçhesini, gerekse dinî geleneğini hemen tamamıyla Kilise, yani hıristiyan din adamları oluşturmuştur. Bu sebeple bir hıristiyanın, Peygamber tarafından tebliğ ve beyan edilmiş, pratikte yaşayarak da örnekliği ortaya konmuş bir Kutsal Kitap ve bağlayıcı Peygamber Sünneti anlayışına kesinlikle sahip olmadığına dikkat edilmelidir.

Onların bu farklı din anlayışı, büyük ölçüde oryantalistlerin çalışmaları ve telkinleri sonucunda zihni çağdaş Batılı değerler etrafında şekillenmiş “aydın ilahiyatçılarımız”a intikal ettiğinde, “müslümanların tartışması gereken” birtakım problemlerden söz edilmeye başlandı. İlahiyat fakültesi öğrencileri, İslâmî kitap ve dergi okuyucuları, bugüne kadar “geleneksel toplum yapısı”, “erkek-egemen kültür”, “Emevi/Arap merkezli din anlayışı” vb. unsurlar sebebiyle gündeme gelmemiş olan birtakım “problemler” bulunduğunu duymaya, okumaya ve giderek dillendirmeye başladı.

Modern akıl

Elbette yukarıda kısaca ifade edilen hususlar çalakalem, alelusul yapılıyor değil. Ehl-i Kitab’ın çağdaş versiyonunun yolunu izleyen “aydın ilahiyatçı”, onların kendi kitaplarına yaptığı muameleyi Kur’an’a reva görürken belli bir sistem içinde hareket ediyor.

Bu “ithal” modern akıl ona, içinde bulunduğumuz “bilgi çağı”nda 1400 yıl öncesinin dar kalıplarına sıkışıp kalmanın Müslümanlık olmadığını fısıldıyor. Ziraat toplumundan bilgi toplumuna geçmiş, her alanda baş döndürücü bir “gelişme” göstermiş bulunan insanlık, elbette yeni anlama ve yorumlama teknikleri ile hareket edecek ve “geleneksel” anlayışı bu çerçevede bir güzel sigaya çekecektir!

Yapılacak iş basittir: Kur’an’da açık-seçik yer almayan ve fakat Sünnet’le sabit olan hüküm ve uygulamalar baştan reddedilerek, Kur’an’da yer almış olanlar ise türlü şekillerde tevil edilerek hayatın dışına atılacaktır! Geriye kimsenin itiraz etmeyeceği akılcı, eşitlikçi, özgürlükçü, barışçı, hoşgörülü, demokrat bir Kur’an kalacaktır ve bütün bunları yapacak olan da “rasyonalite” ve “sekülerizm” merkezinde icra-i faaliyet eden modern akıldır.

İşte bu bağlamda yukarıda bir kısmı zikredilen “karşı konulmaz” kavramlara gönderme yapılarak kadının mirastaki payı, erkeğin birden fazla kadınla evlenebilmesi, hadd cezaları gibi pek çok hüküm ve kavram tartışma gündemine sokuldu. Bunların bizzat Kur’an’da yer alıyor oluşu inkâr edilmelerini imkânsız kılıyordu. Bu durumda “aydın ilahiyatçı”nın imdadına “tarihsellik” tezi yetişti. Evet, bu ve benzeri hükümler Kur’an’da mevcuttu ve bir dönem uygulanmıştı. Ancak onların uygulandığı toplum ile bugünkü toplum arasında “gelişmişlik” bakımından kıyas kabul etmez bir farklılık, hatta uçurum vardı. Dolayısıyla o “ilkel” hükümler bugünün gelişmiş toplumuna değil, o günün “ilkel” insanına hitap etmektedir. Bugün onların herhangi bir geçerliliği yoktur!


Sosyal Darvinizm

Müslümanlar Darvin’in biyolojik zeminde ifade ettiği “doğal seleksiyon” tezini refleks bir tepkiyle reddetmiştir. Ancak her ne hikmetse biyolojik Darvinizm’in bir versiyonu olan “Sosyal Darvinizm”i büyük ölçüde ve sessiz sedasız kabul etmiş durumda olduğumuz kimsenin dikkatini çekmiyor.

Efendimiz s.a.v., “Kuşakların en hayırlısı benim dönemimde yaşayanlardır. Sonra onları izleyenler, sonra onları izleyenler gelir...” (Buharî, Müslim, Tirmizî, Ahmed b. Hanbel...) buyurduğu ve Sahabe döneminden itibaren her kuşak, ilmin ve ilim adamlarının gittikçe azalmakta olduğunu, dolayısıyla insanî değerlerde bir düşüş olduğunu vurguladığı halde, birileri bize bunun tam aksini telkin edip duruyor: İnsanlık gittikçe gelişiyor diyorlar; bilgi çağında yaşadığımızı söylüyorlar.

Kur’an’ı “tarihsellik” tezleri doğrultusunda anlamaya çalışanların, Darvinizm’in sosyal versiyonunu temel bir gerçek olarak kabul ettikleri -kendileri tarafından söylenmese bile- açıkça görülüyor. Zira Kur’an’ın bazı hükümlerinin bugün için “miadını doldurmuş”, dolayısıyla “uygulanamaz” olduğu tezlerinin temelinde Sosyal Darvinizm olgusunun kabulü yatar. Aksi takdirde şu sorunun cevabını vermeleri mümkün değildir: Niçin Kur’an’ın bazı hükümleri geçmişte uygulanabilir olduğu halde bugün bu özellikte değildir?

Bu sorunun cevabı tekdir: Çünkü bugün hırsızlık yaptı diye kimsenin elini kesemezsiniz. Hırsıza daha “çağdaş” bir ceza vermelisiniz.

İşte her kim ki bu “çağdaşlık-çağdışılık” anlayışını kabul etmiştir, işte o, günümüzde insanlığın geçmişe oranla daha “gelişmiş” olduğunu kabul etmekle “Sosyal Darvinist” olduğunu ilan etmiş demektir!

“Bundan ne çıkar?” diye soran çıkabilir. Ama biraz düşününce bundan ne çıktığını anlamak zor değildir. İnsanın, benimsediği değerler ve ifade ettiği kıymet bakımından geçmişe oranla bugün daha ileri bir noktada olduğunu söyleyenler, aslında, nefsinin zebunu kılınmış modern insanının Sahabe’den daha üstün olduğunu söylemiş oluyor.

“Sahabe döneminde yaşayanlar Kur’an’ın hukukî emir ve yasaklarına uymak zorundadır; ama bugün için bu hükümler tarihseldir, bugünün insanını bağlamaz” demekle, bugünün insanının Sahabe’den üstün olduğunu söylemek arasında hiçbir fark yoktur.

Ali el-Karî, kendi dönemi için (vefat tarihi 1605’tir) şöyle bir tesbitte bulunuyor: “(...) İlim her geçen zaman gittikçe azalmakta, cehalet ise artmaktadır. Zamanımız alimlerinin ilimde terakki etmesi, günümüzde ilmin seviyesinin düşmüş olmasındandır. Yoksa öncekiler ile sonrakiler arasında ne ilim bakımından, ne de amel, hilm, fazilet, tahkik ve tetkik bakımından bir benzerlik vardır. Zira Efendimiz s.a.v.’in zamanından gittikçe uzaklaşıyor olmak, ilmin azalmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Tıpkı ışık kaynağından uzaklaşmanın, karanlığı artırıp aydınlığı azaltması gibi...

Buna el-Buhârî’nin rivayet ettiği şu hadis de delalet etmektedir: ‘Ümmetim hiçbir yıla girmeyecek ki, bir sonraki yıl ondan daha beter olmasın.’” (Mirkâtu’l-Mefâtîh, 1/507)


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://akmenzil.yetkin-forum.com
GÜL
Moderatör
Moderatör
GÜL
Teşekkürleri : 0
Yaş : 32
Kayıt tarihi : 18/01/09
Nerden : burdan
Mesaj Sayısı : 1932
Tecrübe Puanı : 16541

Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı Vide
MesajKonu: Geri: Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı EmptyPerş. Ocak 29, 2009 5:28 am

Allah razı olsun
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
ismi_subhan
Süper Moderatör
Süper Moderatör
ismi_subhan
Teşekkürleri : 18
Kayıt tarihi : 17/09/08
Nerden : Yozgat
Mesaj Sayısı : 4748
Tecrübe Puanı : 20082

Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı Vide
MesajKonu: Geri: Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı EmptyPerş. Ocak 29, 2009 8:32 pm

Allah razı olsun.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://akmenzil.yetkin-forum.com/forum.htm
osmanserhat
Yönetici
Yönetici
osmanserhat
Teşekkürleri : 25
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 24/08/08
Nerden : Gül Diyarından
Mesaj Sayısı : 9415
Tecrübe Puanı : 28642

Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı Vide
MesajKonu: Geri: Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı EmptyÇarş. Mart 04, 2009 6:27 am

Amin ecmain ..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://akmenzil.yetkin-forum.com
Kasva
Moderatör
Moderatör
Kasva
Teşekkürleri : 0
Kayıt tarihi : 12/01/09
Nerden : ERZURUM
Mesaj Sayısı : 3486
Tecrübe Puanı : 16895

Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı Vide
MesajKonu: Geri: Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı EmptyÇarş. Mart 04, 2009 3:59 pm

Allah razı olsun
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
osmanserhat
Yönetici
Yönetici
osmanserhat
Teşekkürleri : 25
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 24/08/08
Nerden : Gül Diyarından
Mesaj Sayısı : 9415
Tecrübe Puanı : 28642

Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı Vide
MesajKonu: Geri: Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı EmptyCuma Mart 06, 2009 2:58 am

Amin ecmain ...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://akmenzil.yetkin-forum.com

Aydın İlahiyatçının Kur'an Anlayışı

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Menzil Forum :: Semerkand & Radyo & TV :: Semerkand Dergisi-
SİSTEM BİLGİLERİÖNEMLİ BİLGİLENDİRME
Powered by phpBB2 (subsilver)
Copyright ©2008 - 2011,
Content Relevant URLs by www.akmenzil.net
Kuruluş Tarihi : Paz 24 Ağus. 2008 - 18:30
akmenzil.net sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini onay almaksızın anında siteye yazabilmektedir.Bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcıya aittir.Sitemizde yasalara aykırı herhangi bir materyal bulursanızakmenzil@hotmail.com e-mail adresimize bildirirseniz,şikayetiniz incelendikten sonra en kısa sürede gereken yapılacaktır.
Forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar