Menzil Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaKüresel Ümitsizlikle Mücadele Untitl13Küresel Ümitsizlikle Mücadele Untitl14Latest imagesKüresel Ümitsizlikle Mücadele Untitl15AramaGiriş yapKayıt Ol
Kütüphane bölümümüz güncellenmektedir.  "Kadın ve Erkek Eşitliği" konusu tamamlanmıştır.
Bağlantı sorunları nedeniyle Portal sayfası geçici olarak kaldırıldı....
"Program Arşivi" forumuna "Antivirüs Güvenlik" ve "Araçlar" kategorisi açılmıştır.
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Hakkını vermediğimiz iş yüzümüzü ağartmaz
Evlilikler de Bunalıma Girer
Ahirete İnancımız Ölçüsünde Huzurumuz Olur
Ebedi Hayata Doğmak
ABDEST
TALAK (BOŞANMA)
Gül Sultanım (Yeni Video Klip)
Beş Esas
Meleklere İman
Can Feda Edilecek Dost
Paz Şub. 23, 2014 7:32 pm
Paz Şub. 23, 2014 7:27 pm
Paz Şub. 23, 2014 7:18 pm
Paz Şub. 23, 2014 3:07 pm
Ptsi Şub. 17, 2014 3:17 am
Ptsi Şub. 17, 2014 3:09 am
Ptsi Ocak 20, 2014 3:15 am
Cuma Ekim 11, 2013 4:33 am
Çarş. Ekim 09, 2013 2:50 am
Paz Ekim 06, 2013 3:15 pm











Paylaş|

Küresel Ümitsizlikle Mücadele

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
YazarMesaj
osmanserhat
Yönetici
Yönetici
osmanserhat
Teşekkürleri : 25
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 24/08/08
Nerden : Gül Diyarından
Mesaj Sayısı : 9415
Tecrübe Puanı : 28606

Küresel Ümitsizlikle Mücadele Vide
MesajKonu: Küresel Ümitsizlikle Mücadele Küresel Ümitsizlikle Mücadele EmptyPaz Ocak 18, 2009 3:04 am

Küresel Ümitsizlikle Mücadele 4577b547d47268fe578

Küresel Ümitsizlikle Mücadele
Halil AKGÜN


Dünyamız yüz yıl gibi kısa bir sürede o kadar çok hadise yaşadı ki, bütün toplumlarda bir belirsizlik ve korku hissi var. Kontrolümüzden çıkan dünya sistemi, küresel adalet ve barış üretmekten çok uzak.

Her gün ölen yüzlerce insan, işgal edilen ülkeler, çarçur edilen kaynaklar, kaybedilen nesiller, katledilen çevre, köklü bir ümitsizlik ve karamsarlığa yol açıyor. Ruhsal çöküntü içinde olan bireyler için gündelik yaşam dahi bir yük haline geliyor. Geleceğe dair ümidi olmayan nesiller, bugünlerini de kaybediyorlar.

Küresel adaletsizlik öylesine bir boyuta ulaşmış durumda ki, insanlar adaletin gerçek bir değer olduğuna dair inançlarını yitiriyorlar. Dünya nüfusunun yüzde onunu oluşturan Batılı toplumlar, dünyadaki kaynakların yaklaşık yüzde seksenine hükmediyor. Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren savaşlar ve çatışmalar, açlık, fakirlik ve eğitimsizlik gibi en temel sorunların sürekli gündemden düşmesine neden oluyor. Küresel sermaye artık ulusal yahut bölgesel sınır tanımıyor. Kapitalist patronlar mallarını satmak için hiçbir ahlâkî ilkeyi tanımıyorlar.

Bizler 21. yüzyıla bir başka olguyla daha giriyoruz: Giderek artan iletişim ve etkileşim alanları. Farklı toplum ve medeniyetler tarihin hiçbir döneminde bugün olduğu kadar birbirleriyle ilişki içinde olmadılar. Eskiden bir Çinli bilge ahlâklı bir hayat yaşayabilir ve Çin’in dışındaki dünyada ne olup bittiğinden haberdar olmayabilirdi. Aztekli bir taş ustası, dünyanın en güzel taş binalarını dış dünyadan etkilenmeden üretebilir ve mesleğinin inceliklerini yeni nesillere aktarabilirdi. Aynı şekilde İsfahanlı bir marangoz yahut İstanbullu bir hattat, başka ülkelerde olup biten hadiseleri bilmeden ve takip etmeden yazı sanatının en güzide örneklerini verebilirdi.


Çok kültürlülük sorunu

Kısacası farklı kültür ve medeniyet havzaları dışarıdan çok fazla etki almadan kendi kimlik bütünlüğünü muhafaza edebilirdi. Bugün bu artık mümkün değil. Modern kapitalist sistem tanımı gereği yayılmacıdır. Çünkü ucuz işgücü ve serbest pazar ilkelerine dayanır. Kapitalist üretim mekanizmaları ucuz işgücünü arar ve dünyanın neresinde olursa olsun bulup ekonomik sisteme entegre eder. Çin, Hindistan ve bu iki dev nüfusun etrafındaki Kore, Tayland gibi küçük uydu ülkeler bunun son dönemdeki en çarpıcı örnekleri. Çin’de refah seviyesi arttığı ve işçilik maliyetleri yükseldiği gün, üretim kapitalizmi yeni ucuz işgücü alanlarına yönelecek ve mesela Afrika’yı keşfedecektir.

Aynı şey serbest pazar için de geçerli. Bugün Amerika ve AB gibi küresel siyasi aktörlerin temel kaygısı, kendi şirketlerinin pazar ağlarını genişletmektir. Ortadoğu’da yapılan savaşların arkasında da bu yatmıyor mu? Ucuz petrol ve bunların Shell, Texaco, BP gibi Batılı şirketler tarafından işlenip dünya pazarlarına satılması. Enerji sektöründeki yüzlerce milyar dolarlık pastanın paylaşımı için gerektiğinde iktidarlar devriliyor, ülkelere ambargo uygulanıyor.

Fakat mesele ekonomiden ibaret değil. Kültür alanında da köklü değişimler yaşıyoruz. İnternet nesli diyebileceğimiz genç kuşaklar artık dünyanın herhangi bir yerinde yaşayabileceklerini rahatlıkla söylüyorlar. Giderek yaygınlaşan göç hareketleri sayesinde büyük kitleler yer değiştiriyor. Bunun doğurduğu sosyal hareketlilik aynı zamanda pek çok sorunu da beraberinde getiriyor.

Batılılar bütün büyük göçlerin kendi ülkelerine olduğuna dair bir yanılsamanın içindeler. Onlara göre doğudan ve güneyden gelen göç dalgasının durdurulması gerekiyor. Oysa bu taraflı ve Avrupa-merkezci bir gözlem. Öncelikle en büyük nüfus hareketleri doğudan batıya değil, güneyden kuzeye doğru oluyor. Bugün Suudi Arabistan, Körfez Ülkeleri ve Türkiye’ye güney ve doğu ülkelerinden göç eden insanların sayısı artık milyonlarla ifade ediliyor. Avrupa ve ABD, özellikle 11 Eylül hadiselerinden sonra evrensel bir cazibe merkezi olma vasfını hızla yitiriyor.


Yaşlanan Avrupa

Öte yandan giderek yaşlanan Avrupa kıtası, kalifiye işgücü açığını kapatmak ve ekonomik rekabete direnebilmek için göçe muhtaç. 450 milyonluk Avrupa’nın ve 300 milyonluk Amerika’nın işgücünün önemli bir kısmını göçmenler sağlıyor. Küresel sermayenin Çin ve Hindistan gibi ülkelere yöneldiği bir dönemde Batılıların kapılarını dış dünyaya kapatması mümkün değil. Aynı şey, kalkınmakta olan İslâm ülkeleri için de geçerli.

Bütün bu gelişmeler, insanlarda bir güvensizlik duygusunun ve tehdit algısının yerleşmesine neden oluyor. Göçmenler en büyük tehlike olarak algılanıyor. Kısa vadeli ikbal ve iktidar peşinde koşan siyasetçiler, bu güvensizlik duygusu üzerinden politika yapıyor ve yabancı düşmanlığını açık ya da gizli yollarla destekliyor. “İslâmî terörizm” kavramı, bu politikalar için bulunmaz bir hazine. Batılı siyasetçiler hem iç siyasi dengeleri kontrol altında tutmak hem de yayılmacı dış politikalarını meşrulaştırmak için ‘küresel terör’ kavramının arkasına saklanıyorlar.

Fakat “algı, gerçekliği belirlediği” için bu politikalar kamuoyu üzerinde çok etkili oluyor. Algıyı belirleyen, gerçekliği de belirliyor. İnsanların olaylara nasıl tepki vereceği, bu algı biçimleri tarafından belirleniyor. Bu yüzden medya, “İslâmî terör” söylemini etkin bir şekilde kullanıyor. Sonuçta doğulu veya batılı ortalama insanlar, kendilerinden olmayan herkesi bir tehdit, tehlike hatta düşman olarak algılıyor.


Yanlış algılar

Bu algılama biçiminin önemli sonuçlarından biri, kimlik siyaseti dediğimiz tutumdur. İnsanlar mutlak bir ben ve öteki tanımı yaparak konuşmaya başladıklarında kimlik siyasetinin tuzağına düşmüş oluyorlar. Ekonomik, kültürel yahut siyasi sorunlar, çözülmesi gereken meseleler olarak değil, kimlik siyasetini besleyen ve derinleştiren araçlar olarak kullanılıyor. Türkiye’deki Kürt meselesi hep bu çerçevede ele alındığı için, akl-ı selimden çok duygular ve öfkeler konuşuyor. Aynı şekilde Avrupa’daki “İslâm” tartışması, Avrupalıların güttüğü kimlik siyasetine kurban ediliyor. Avrupa’daki müslümanlar öncelikle bir öteki olarak tanımlanıyor; ondan sonra göç, entegrasyon, vatandaşlık gibi sorunlar üzerinde konuşuluyor.

Milliyetçilik söylemlerinin giderek güç kazanması, bütün bu unsurların bir sonucu olarak çıkıyor karşımıza. Kendi dışındakileri bir öteki ve tehdit olarak algılayan siyasi görüşler, çareyi kendi içlerine kapanmakta buluyorlar. Küresel adaletsizliğe gösterilmesi gereken haklı tepkiler, dar ve fanatik bir kabilecilik haline geliyor. Kültürel ve siyasi entegrasyon ve barış için atılması gereken adımlar, yabancı düşmanlığına dönüşüyor. Etnik ve kültürel zenginlik, güvensizlik duygusunu besleyen unsurların başında geliyor. Bir güç ve avantaj olması gereken değerler, tam tersi bir niteliğe bürünüyor.


Ne yapmalı?

Bu kültür ve siyaset anarşizmi karşısında ne yapmak gerekiyor? Sorun İslâm’ın temel ilkelerinden birine gelip dayanıyor: Denge... Aşırı uçlar arasında bir denge kurmak, her şeyin ortasını bulmak gerekiyor. Hiçbir kültür ve medeniyet temeli olmayan, hümanist bir ‘evrensel vatandaşlık’ fikri yeterli değildir. Çünkü bu yerel olanı dikkate almadığı gibi, küresel düzeyde bir etkiye de sahip değil. İnternet üzerinden sanal kimlikler oluşturmak genç nesillerin belli bir süre için sığındıkları bir kapı olabilir ama bir toplumu, ülkeyi ve medeniyeti sanal ilişkileri üzerine inşa edemezsiniz.

Dış dünyaya tamamen kapanıp “Türk’e Türk’ten başka dost yok” demek de çözüm değil. Toplumlar arasındaki etkileşimin siyasi, ekonomik ve kültürel boyutlarına yukarıda kısaca temas ettik. Küresel gelişmelerden ve etrafımızda olup bitenden kaçmak, ancak bireysel bir ütopya olabilir. Ütopyalar kendi başlarına kötü kurgular değildirler. Aksine, ilke, ideal ve değerlerin giderek aşındığı günümüzde yeni, vizyoner ve daha güçlü ütopyalara ihtiyacımız var. Fakat bir toplumun bütün bireylerini bir ütopya etrafında toplayamazsınız. Çağrımız bütün insanlık içinse, ütopyaların da ötesine geçmemiz gerekir.

Önümüzdeki meydan okumalara karşı atacağımız ilk adım, kendi tarihimizin ve coğrafyamızın aktörü olduğumuza inanmaktır. Müslüman dünya uzun bir süredir tarihin gerçek aktörlerinin Batılılar olduğuna inandırıldı. Bilim, felsefe, sanat, siyaset, mimari, teknoloji alanlarında tarihin motor gücünün Avrupa ve giderek ABD olduğu bize öğretildi. Tarih kitaplarımız hâlâ Avrupa-merkezci okumalarla dolu. Kendi tarihimizi ancak hamaset ve nostalji duygularıyla anlatırken, Batı tarihini medeniyet kuran bir süreç olarak takdim ediyoruz.


Tarihin aktörü olmak

Tarihimizin aktörü olma bilinci, o tarihle yeniden irtibat kurmayı ve barışmayı gerektiriyor. Müslüman ve Osmanlı olduğu için uzun bir süredir hor gördüğümüz, ilgisiz kaldığımız, küçümsediğimiz tarihimizi keşfetmek zorundayız. Bunu tarihimizle övünmek için değil, geleceğimizi kendi değerlerimiz üzerine kurmak için yapmalıyız. Yahya Kemal’in dediği gibi, ileri atılmak için önce birkaç adım geri gitmek gerekir.

Bunun için bizlere düşen, bir dünya tarihi kavramı çerçevesinde İslâm medeniyeti tarihini yeniden okumaktır. İslâm medeniyetinin, Çin ve Hint’in tersine, evrensel bir medeniyet olduğunu ve Avrupa tarihinin oluşmasında merkezi bir rol oynadığını akademik çalışmalardan lise ders kitaplarına kadar her alana yaymamız gerekiyor. Güçlü bir tarih bilinci, güvenli bir gelecek inşasının ilk şartıdır.

Küresel nihilizme karşı en büyük ilaç, inanç ve değerler üzerine kurulu bir medeniyet ve siyaset sisteminin mümkün olduğunu göstermektir. Türkiye ve ait olduğu bölge, böyle bir medeniyet inşasına tarihen şahit olmuştur. Bu büyük mirasın karşı karşıya bulunduğumuz eğitim, kültür, savaş, açlık, yoksulluk, eğitimsizlik, ahlâkî yozlaşma gibi sorunların çözümüne nasıl katkı sağlayabileceği konusunda uzun soluklu çalışmalar yapmalıyız.

İnsanlığın motor gücü olduğu varsayılan Batı medeniyeti ekonomik ve askeri gücüne rağmen büyük sorunlarla karşı karşıya. Avrupa giderek yaşlanırken, ABD itibar ve güvenini her gün biraz daha yitiriyor. Ekonomik olarak büyüyen Çin ve Hindistan, küresel bir medeniyet olma vasfına sahip değil. Bu tabloda geriye İslâm dünyası kalıyor. İnsanlık adına bir şeyler yapma sorumluluğu şimdi bize ait. Küresel güvensizlik ve ümitsizlik sarmalından kurtulmak için bizim sesimizin duyulması gerekiyor.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://akmenzil.yetkin-forum.com
Kasva
Moderatör
Moderatör
Kasva
Teşekkürleri : 0
Kayıt tarihi : 12/01/09
Nerden : ERZURUM
Mesaj Sayısı : 3486
Tecrübe Puanı : 16859

Küresel Ümitsizlikle Mücadele Vide
MesajKonu: Geri: Küresel Ümitsizlikle Mücadele Küresel Ümitsizlikle Mücadele EmptyPaz Ocak 25, 2009 9:59 am

Allah razı olsun .....
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
GÜL
Moderatör
Moderatör
GÜL
Teşekkürleri : 0
Yaş : 32
Kayıt tarihi : 18/01/09
Nerden : burdan
Mesaj Sayısı : 1932
Tecrübe Puanı : 16505

Küresel Ümitsizlikle Mücadele Vide
MesajKonu: Geri: Küresel Ümitsizlikle Mücadele Küresel Ümitsizlikle Mücadele EmptyPtsi Ocak 26, 2009 8:27 pm

Allah razı olsun
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
osmanserhat
Yönetici
Yönetici
osmanserhat
Teşekkürleri : 25
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 24/08/08
Nerden : Gül Diyarından
Mesaj Sayısı : 9415
Tecrübe Puanı : 28606

Küresel Ümitsizlikle Mücadele Vide
MesajKonu: Geri: Küresel Ümitsizlikle Mücadele Küresel Ümitsizlikle Mücadele EmptyÇarş. Ocak 28, 2009 1:24 am

Amin ecmain
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://akmenzil.yetkin-forum.com

Küresel Ümitsizlikle Mücadele

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Menzil Forum :: Semerkand & Radyo & TV :: Semerkand Dergisi-
SİSTEM BİLGİLERİÖNEMLİ BİLGİLENDİRME
Powered by phpBB2 (subsilver)
Copyright ©2008 - 2011,
Content Relevant URLs by www.akmenzil.net
Kuruluş Tarihi : Paz 24 Ağus. 2008 - 18:30
akmenzil.net sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini onay almaksızın anında siteye yazabilmektedir.Bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcıya aittir.Sitemizde yasalara aykırı herhangi bir materyal bulursanızakmenzil@hotmail.com e-mail adresimize bildirirseniz,şikayetiniz incelendikten sonra en kısa sürede gereken yapılacaktır.
Yeni bir forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar