Enes Mollaoğlu
Tunus ve Mısır olayları sebebiyle, hainlikler, cinlikler ve geri zekâlılıklar havada uçuşmaya başladı…
“Bin Uçağa Geri Zekâlı”… Bu sözü kim kime söyleyebilir? Sıradan bir insan, aptal bir insana hitabedebilir belki bu tür bir sözle.
Ama bu sefer farklı bir kişi, çok farklı(!) bir kişiye hitab ediyor bu cümleyle. First Lady Leyla Bin Ali, Tunus’tan kaçarken uçağa binmek istemeyen kocası Zeynelabidin Bin Ali’ye hitab ediyor: BİN UÇAĞA GERİ ZEKÂLI!..
Askeri bir yetkili Fransız Nouvel Observateur gazetesine meseleyi anlatırken şöyle diyor: “23 yıldır Tunus’u demir yumrukla yöneten Bin Ali, hazineye ait 1,5 ton altınla 14 Ocak’ta havaalanına gelen Leyla’ya “Beni bırak. Gitmek istemiyorum. Ülkemde ölmek istiyorum” dediğini anlatan askeri yetkili, First Lady’nin bu sözler karşısında “Bin şu uçağa geri zekâlı. Hayatım boyunca senin ahmaklıklarına katlanmak zorunda kaldım” diye çıkıştığını belirtti. O sırada havaalanında bulunan Polis Şefi Ali Şeriati de Leyla’dan yana tavır alarak, “Allah aşkına bin” dediği, bu sözlerden sonra Bin Ali’nin merdivenlerden yukarı itilerek Suudi Arabistan’a giden özel jete bindiği ifade edildi. Bin Ali ailesine uçağa binerken hiçbir askerin yardım etmediğini de sözlerine ekleyen yetkili, “Yanındaki tüm eşyaları kendileri uçağa taşıdı” diye konuştu.
Yolculuk boyunca Bin Ali’nin 10 dakikada bir pilota “Oğlum olaylar yatıştığında beni tekrar Tunus’a götüreceksin, değil mi? diye sorduğu, pilotun da “Elbette ben öyle talimat aldım” dediği ifade edildi.”
Görüyorsunuz değil mi? Ülkeleri bu geri zekâlı tipler yönetiyordu da, kimsecikler bir şey yapamıyordu. Niye? Çünkü bu geri zekâlıları Müslümanların başına batılı efendileri musallat etmişti de ondan. Şimdi batılılar kendi dertlerine düşünce insanlara nefes alma imkânı doğdu ve o haklarını derin nefeslerle kullanmaya başladılar.
Bütün diktatörlük ve yarı diktatörlüklere karşı derin nefes alma hakkımızı kullanacağız bundan böyle… Vâdeler dolmuştur. Bütün GERİ ZEKÂLILAR binin uçaklara!
GERİ ZEKÂLILAR KERVANINDA BİR FİRAVUN.
Mısır’ın kravatlı firavunu Hüsnü 18 gün direnmeyi başardı. Nedeni, efendilerinin ilk günler ondan vazgeçmeme niyeti, daha sonra da Suud’un küçük firavunundan aldığı destek.
ABD ilk etapta şaşırdı. Mübarek’i ne yapacaktı? Kurtarabilir miydi? Kurtarmalıydı, zira İsrail tehlikeye giriyordu. Fakat halk oyunu bozdu, ABD Firavun’a 30 senedir verdiği desteği çekti. Devreye Suud’un Firavunu girerek şöyle seslendi Obama’ya: “Ortadoğu’da bütün dengeleri sarsıyorsun. Mübarek’in devrilmesi düşünülemez”… İsrail yönetimi ise şöyle ciyaklıyordu: “Hüsnü Mübarek giderse kaos olur”…
Vah vah vah… Bu ne sevgi ah, bu ne ıstırab?
Şu notu da düşelim. Basında şöyle bir fırlamalığa şâhid oluyoruz; Mübarek gitmek istemiyordu da ABD zorla ipini çekti… Sevsinler.
İlk günler ABD Mübarek yanlısı. Olmak zorunda, çünkü Mısır’ın düşmesi İsrail’in mavhına kapı açar. Sonra; pabucun pahalı olduğunu gören ABD halkın iktidarına boyun eğmek zorunda kaldı.
Ama ordu yönetime el koydu, diyen geri zekâlılara da aldırış etmeyin… Su yolunu bulur… Bu olayların AHİR ZAMAN hakîkatiyle direk ilişkisi var… BEKLEYİN NELER GÖRECEKSİNİZ! Geri zekâlılar kervanına yakın duranlara uzak durun yeter.
YAHUDİ DEDİ Kİ: ŞİMDİ BAŞIMIZ BÜYÜK DERTTE
Mısır’ın çöküşü muazzam hâdiselere vesîle olacak… İsrail tedirgin. İçine kapanmış vaziyette. Konuşan pek yok Yahudi kesimde. Belki de ilk işaret fişeğini yakan İsrail’in eski Mısır büyükelçisi Zvi Mazel oldu.
Mazel, Ynet haber sitesine yaptığı açıklamada, “Bitti, Mısır artık (bölgede) bir süper güç değil.” deyip, Türkiye ve İran’ın yol alırken, Mısır’ın bölgedeki konumunu tümüyle kaybettiğini ifade etti.
Tabiî Mazel’in bu ifadelerini şöyle okumak lâzım; ABD ile işbirliği yaparak satın aldığımız Hüsnü sayesinde ne güzel bir düzen kurmuştuk. Her tarafı ne güzel bağlamış, Müslümanların canına ne güzel okuyorduk. Şimdi bütün bu imkânlar elimizden uçup gittiği gibi, geleceğimiz de kararmaya başladı. Biz şimdi ne yapacağız?
Bu minvalde bakın neler söylemiş Mazel:
“Mübarek’in olduğu dönemde İsrail’in bölge ile ilişkilerinde herhangi bir boşluk olmadığını kaydeden Zvi Mazel, “Şimdi başımız büyük dertte” diye konuştu.
İsrail’in endişelerine de değinen Mazel, endişelenmek için pek çok neden bulunduğunu, stratejik açıdan İsrail’in şimdi düşmanca bir durumla karşı karşıya olduğunu ve pragmatik, ılımlı bir devleti idare edecek kimsenin kalmadığını belirtti.”
Anlaşılıyor mu?
Gidiyoruz, diyor; gidiyoruz… Tepetakla olduk. Bundan böyle bizi kim kurtarabilir, diyor… Hem bu sefer ki, İsrail’in eski mazlum politikalarıyla ilgili de değil. Bu sefer, basbayağı zalimliklerinin hesabının sorulacağı endişesine kapıldılar.
Tez zamanda.
Paz Şub. 23, 2014 7:32 pm
