http://www.onarimcilar.net/j/index.php?option=com_content&task=view&id=44&Itemid=8

sonuna kadar okuyamazsanız bari son bölümü okuyun...müthiş bir devrim.

Efenim yazıcıdan çıkarıp okuyacağız inşallah. Mühim mevzu.
Anca anlayabilirim

Birbirine bağımlı oluşan iki parçacık düşünelim. Fiziksel korunum yasalarından ötürü (enerji, momentum, açısal momentum vb.) eğer bu parçacıklardan birinin herhangi bir özelliğini gözlemlersek, diğerinin de aynı özelliğini gözlem yapmadan bilebiliriz. Birine ait bir niceliği ölçtüğümüzde, teorik olarak diğerinin de aynı niceliğini diğer ölçümün sonucuna göre aynı anda ayarlaması gerekmektedir. Einstein, böylesi bir sonsuz hızda bilgi aktarımının, evrende hız için üst limit ışık hızıdır diyen özel rölativiteye aykırı olmasından dolayı imkânsızlığını savunurken, dolayısıyla kuantumun yanlışlığını ispatladığını iddia ederken; yapılan deneyler Einstein’in yanıldığını ve kuantum telepati olgusunun gerçek olduğunu göstermiştir. Öyle gözükmektedir ki, aralarındaki mesafe ne olursa olsun, ya parçacıklar birbirleriyle sonsuz bir hızda haberleşmektedir; ya da her zaman birbirlerine bağlı durumdadırlar. Kainattaki bütün zerreler arasında, yaratılış anından beri süregelen bir bağ mevcuttur...

Kuantum fiziğinin hayata dair telmihleri arasında kişisel olarak benim çıkardığım en önemli sonuç, olaylara dair niyetlerimizin ve hükümlerimizin, kâinat gerçekliğini şekillendirmede tahminlerimizin ötesinde etkili olabileceği.

Bu etkiler de zaten, kuantum fiziğinin keşiflerinden yüzyıllar önce bu coğrafyada değişik şekillerde ifade edilegelmiş. “Güzel bakan güzel görür!” deyişi… “Bir insana kırk kere deli dersen deli olur!” deyişi…”Ağzından yel alsın!” deriz mesela, bize kötü gelen bir öngörü işittiğimizde. Neden acaba? Çünkü ağızdan çıkan her sözün bir şekilde hakikatin inşasında kullanılan bir tuğla olduğu kabul edilir bu topraklarda. Yine bu coğrafyada kullanılagelen “Söz gümüşse sükût altındır!” deyişini, bir de bu bağlamda düşününce bu deyişin daha derin bir anlamı içinde barındırdığı hükmüne varıyorum. Söz elbette değerlidir, gümüştür, ama sükût etmek sözü kâinata bırakmak demektir. Her bir sözümüzle, kâinatın işleyişine müdahalede bulunmuş oluruz. Mesele, hayra dönük mü yoksa şerre dönük mü müdahalede bulunduğumuz. O halde, güzel ve doğru konuşmalı, güzeli ve doğruyu konuşmalı…

Her birimiz, kendi hayat kutusunda gerçekliğini yaşayan birer Schrödinger’in Kedisi’yiz. Birbirimizi nasıl görüyorsak öyleyiz. Birbirimiz hakkında nasıl hüküm veriyorsak öyleyiz. Etrafımızdaki kâinatı, niyetlerimizle ve muratlarımızla inşa ediyoruz. Her bir sözümüz, birer tuğla. Sağlam ve güzel tuğlalar seçmeliyiz...

Kuantum fiziğinin tasvir ettiği dünya, yüzyıllardır sûfi gelenek içinde yoğrulmuş bu kültürün çocukları olarak bize yabancı gelmemektedir, gelmemelidir. Bu paralelliklerin, insan ve kâinat tasavvurumuzda merkeze sûfi geleneğin kadim gerçeklerini alma hususunda bize güven ve cesaret vereceği açıktır. Hayatımızda, kuantum fiziğinin telmihlerine daha çok yer açmaya ihtiyacımız var…

yazinin su iki paragrafi cok cok uyumlu ve bir gercegi anlatiyor vesselam..

bakin ayni sitenin baska bir yerinde de söyle bir yazi var.. bunu da okuyunuz..

http://www.onarimcilar.net/j/index.php?option=com_content&task=view&id=165&Itemid=8

özellikle su yorum :

hangi yorumunu benimsiyor olursak olalım, kuantum âleminin bu düsturundan kendi âlemimizin üyeleri olarak çıkaracağımız bazı dersler ve esinlenebileceğimiz bazı hikmetler olduğunu düşünüyorum. Mevcut bilim bilgimiz gereği, kâinatın başlangıcı Büyük Patlama anında şu an kâinatı oluşturan tüm parçalar; gezegenimizdeki biz dâhil tüm canlıların vücudundaki karbon atomlarından, Güneş’imizdeki hidrojen atomlarına dek her şey ama her şey aynı kaynaktan çıktığına göre esasında her birimizin atomlarının akrabaları tüm kâinata yayılmış durumda. Ben-sen-o birbiri içine geçmiş halde aynı büyük gerçekliğin farklı yansımalarıyız sadece. Bizi birbirimize birbirimizden farklı gösteren, kâinat çapında bir büyük hokus pokus. O hokus pokusun perdesi kalkınca, her şeyin Bir’in bir izdüşümü olduğu beliriyor. Sufilerin her şeyin Hayy’dan gelip Hu’ya gittiğini söyledikleri mertebe, Hallacı Mansurlar’ın ‘Enel Hak’ dedikleri mertebe hiç umulmadık bir anda kuantum laboratuarlarında çıkıyor 20. yy insanının karşısına...

Haydi, kolaysa gel de kötü söz söyle, küfret karşındakine. Malından çal, ırzına saldır, canına kıy karşındakinin; yapabiliyorsan. Ben-sen-o Bir’ken ancak kendine-tüm kâinata zulmetmiş olursun!


yinede hislerime göre kuantum fizigi VAHDET-I VUCUD görusune cok cok yakin.. ki bizim yolumuz VAHDET-I SUHUD..

kanimca : kauntum fiziginin ispatladigi her bir zerrenin ayni kaynaktan geldigi ve biribirini etkiledigi..

vahdet-i vucud bunu mutlak vucud olarak aciklar iken ,
vahdet-i suhud mutlak ilim olarak acikliyor galiba.. yaniliyorsam duzeltiniz ... sonucta hersey O'ndan geliyor ama O'dur diyemeyiz..

HAKTAN demiş ki:

Merki demiş ki:

Yazının altındaki yorumlara kadar okudum, bir tanesi düşünceme
tercuman olmuş..Fizik mezunu olmayan birinin bile konuyu rahatça anlayabileceği
harika bir yazı. Son paragraf müthiş...

Allah c.c razı olsun kurban

evet daha önce hic fizik okumamis bir kisi bile rahatlikla anlayabilir.. daha önce fizik okumus olmama ragmen , herseyi unuttum gitti.. bu yazi sayesinde kuantum fizigini anladim diyebilirim..


sorun ne biliyor musunuz ?

kuantum fizik cikti cikali.. insanlar herseyi beyin gucu ile kendi baslarina yapabilecegini zannetmeye basladilar ve kuantum dusunce , kuantum beyin gibi yeni yeni akimlar cikti.. aslinda bu insani kendi nefsini ilahlastirmasi gibi birsey.. BEN hersey yaparim , BEN'im uzerinde bir guc yok gibi .. cok tehlikeli bir inanc diye dusunuyorum..
(halbuki kulli irade ve cuzzi irade dedigimiz bir sey var ..)

ikincisi kuantum fizik calismalari ile birlikte söyle yaygin bir inanc cikti.. aslinda etrafimizda gördugumuz , duydugumuz butun hersey YOK.. ve bir ruyadan ibaret..
bu dusuncede yanlis bir dusunce.. biz biliyoruz ki IMAM-I RABBANI hz. leri kainattaki herseyin yaratilmis ve VAR oldugunu bildiriyor..


Aslinda KANIMCA :
kuantum fizik kendini gelistirebilen insanin ( yani bizim deyimimiz ile evliyalarin , insan-i kamillerin , velilerin ... ) tayyi mekan ve tayyi zaman yapabileceginin bilimsel ispatidir aslinda...
cunku kuantum fizige göre atom ayni anda bir kac yerde olabiliyor .. kuantum fizik bunu ispatliyor.. atom dedigimiz sey hem madde , hemde dalga özelligi gösterebiliyor..


Yani anlayacagimiz : eninde sonunda tasavvufun sirri olan tayy-i mekan ve tayyi zaman kavramalarini BILIMim kabul etme zamani geldi artik..

bizler kuantum fizigi takipteyiz vesselam.. ;)

Kuantum fiziğini kendi BEN cilikleri ile nefslerini ilahlaştıran akılsızlara karşı, mükemmel
cevaplar var açıklamalarınızda.

Bu bilim dalı ile hidayete erenler çoğalır inşâAllah...

Feridşah_Nakşi demiş ki:

Son söz: bilimler geliştikçe tevhid hakikati kendini daha parlak bir şekilde gösteriyor ve gösterecek.[/color]

evet aynen öyle olacak..