Menzil Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaSahabelerin Resûlullah [s.a.v] Sevgisi Untitl13Sahabelerin Resûlullah [s.a.v] Sevgisi Untitl14Latest imagesSahabelerin Resûlullah [s.a.v] Sevgisi Untitl15AramaGiriş yapKayıt Ol
Kütüphane bölümümüz güncellenmektedir.  "Kadın ve Erkek Eşitliği" konusu tamamlanmıştır.
Bağlantı sorunları nedeniyle Portal sayfası geçici olarak kaldırıldı....
"Program Arşivi" forumuna "Antivirüs Güvenlik" ve "Araçlar" kategorisi açılmıştır.
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Hakkını vermediğimiz iş yüzümüzü ağartmaz
Evlilikler de Bunalıma Girer
Ahirete İnancımız Ölçüsünde Huzurumuz Olur
Ebedi Hayata Doğmak
ABDEST
TALAK (BOŞANMA)
Gül Sultanım (Yeni Video Klip)
Beş Esas
Meleklere İman
Can Feda Edilecek Dost
Paz Şub. 23, 2014 7:32 pm
Paz Şub. 23, 2014 7:27 pm
Paz Şub. 23, 2014 7:18 pm
Paz Şub. 23, 2014 3:07 pm
Ptsi Şub. 17, 2014 3:17 am
Ptsi Şub. 17, 2014 3:09 am
Ptsi Ocak 20, 2014 3:15 am
Cuma Ekim 11, 2013 4:33 am
Çarş. Ekim 09, 2013 2:50 am
Paz Ekim 06, 2013 3:15 pm











Paylaş|

Sahabelerin Resûlullah [s.a.v] Sevgisi

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
YazarMesaj
HAKTAN
Moderatör
Moderatör
HAKTAN
Teşekkürleri : 39
Yaş : 47
Kayıt tarihi : 16/09/09
Nerden : isvec
Mesaj Sayısı : 2453
Tecrübe Puanı : 20474

Sahabelerin Resûlullah [s.a.v] Sevgisi Vide
MesajKonu: Sahabelerin Resûlullah [s.a.v] Sevgisi Sahabelerin Resûlullah [s.a.v] Sevgisi EmptyPtsi Kas. 29, 2010 5:10 pm

“Her kim Allah’a ve Resulü’ne İtaat Ederse…”
Hz. Âişe (r.anh) anlatıyor: “Adamın biri Resûlullah’ın [s.a.v] yanına gelerek,

- Ey Allah’ın Peygamberi! Seni canımdan daha çok seviyorum, seni çoluk çocuğumdan da çok seviyorum. Evimde olduğum zamanlarda seni hatırlıyor ve sabredemeyerek seni görmek istiyorum. Sonra, benim de ve senin de öleceğin hatırıma geliyor. O zaman senin cennete girip peygamberlerle beraber olacağın, benimse, cennete girsem bile seni göremeyeceğim, seninle beraber olamayacağım aklıma geliyor; korkuyorum.

Adamın bu sözlerine Resûl-i Ekrem [s.a.v] hiçbir cevap vermedi. Ve nihayet biraz sonra ayet-i kerime nazil oldu:

“Kim Allah’a ve Resûl’e itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîkler, şehidler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!”5

İbn Abbâs [r.a] anlatıyor: “Adamın biri Resûlullah’a [s.a.v] geldi ve,

- Ey Allah’ın Resulü! Vallahi seni çok seviyor ve devamlı ismini anıyorum. Hatta kimi zamanlar öyle oluyor ki, gelip seni görmesem canım çıkacak gibi oluyor. Sonra ahireti düşünüyorum; şayet cennete girecek olsam bile benim derecemin seninkinin aşağısında olacağı için seni göremeyeceğim hatırıma geliyor, bu da bana çok zor geliyor. Ben ahirette de seninle beraber olmayı arzuluyorum, dedi.

Resûlullah [s.a.v] ona bir şey söylemedi. Birazdan, Hz. Peygamber’e [s.a.v] Nisa suresinin altmış dokuzuncu ayeti nazil oldu. Resûlullah [s.a.v] ayet-i kerimeyi sahabeye okudu ve onun için dua etti. Ayet-i kerime şöyledir:

“Her kim Allah’a ve Resûl’e itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lûtuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîkler, şehidler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır.”6

Sa’d b. Muâz’ın [r.a] Sevgisi

Abdullah b. Ebû Bekir [r.a] anlatıyor: “Bedir savaşı idi. Sa’d b. Muâz [r.a] Resûlullah’ın [s.a.v] yanına giderek şöyle dedi:

- Ey Allah’ın Peygamberi! Sana bir gölgelik hazırlayalım; sen orada otur. Bineklerini de yanına getirelim ve hazır bir şekilde beklesinler. Bizler düşmanla savaşırız. Eğer Allah (c.c) bizi aziz kılar ve düşmanlarımıza karşı galip ederse ne âlâ; zaten bu da bizim isteğimizdir. Şayet durum başka türlü olursa (mağlûp olursak), sen bineğine binersin ve Medine’de bizden geri kalanları getirirsin. Çünkü bazı kavimler seninle beraber gelmediler. Fakat öyle tahmin ediyorum ki, onların sana olan sevgisi bizimkinden fazladır. Eğer onlar, senin düşmanla karşı karşıya geleceğini bilselerdi, kesinlikle cihaddan geri kalmazlardı. Allah (c.c) onlar vasıtasıyla seni korur. Onlar sana yardımcı olup seninle birlikte cihad ederler.

Resûl-i Ekrem [s.a.v] Sa’d b. Muâz’ın bu sözlerinin üzerine onu övdü ve hayır duada bulundu.

Daha sonra Resûlullah’a [s.a.v] bir gölgelik yapıldı ve Resûl-i Ekrem [s.a.v] burada oturdu.”7

Ahireti İçin Allah ve Resûlû’nün Sevgisini Hazırlayan Sahabe

Enes b. Mâlik [r.a] anlatıyor: “Bir adam geldi ve Peygamber Efendimiz’e [s.a.v],

- Kıyamet ne zamandır, diye sordu. Resûlullah [s.a.v] adama,

- Sen kıyamet için ne hazırladın, diye sorunca,

- Hiçbir şey; ancak ben, Allah’ı ve onun Resûlü’nü çok seviyorum, dedi. Adamın bu cevabı üzerine Resûlullah [s.a.v],

- O halde sen, sevdiklerinle beraber olacaksın, buyurdu.

Bu hadisin ardından râvî Enes [r.a], “Biz, o zamana kadar Resûlullah’ın [s.a.v] «O halde sevdiklerinle beraber olacaksın» sözüne sevindiğimiz kadar hiçbir şeye böyle sevinmemiştik. Ben Resûlullah’ı [s.a.v], Ebû Bekir’i, Ömer’i seviyorum ve bu sevgimden ötürü ahirette de onlarla beraber olacağımı umuyorum” demiştir. 8

Buhârî hadisi şu vecihle zikreder:

“Bedevinin biri Resûlullah’ın [s.a.v] yanına gelerek,

- Yâ Resûlallah! Kıyamet ne zaman kopacak, diye sordu. Resûlullah [s.a.v],

- Vay başına! Kıyamet için ne hazırladın ki, dedi. Bedevî,

- Onun için bir şey hazırlamadım amma ben Allah’ı ve Resûlü’nü çok seviyorum, diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber [s.a.v],

- Öyleyse sevdiğinle beraber olursun, buyurdu.” Hadisi rivayet eden Enes [r.a] der ki: “Bunun üzerine,

- Bizler de öyle miyiz, diye sorduk. Resûlullah [s.a.v],

- Evet, dedi.

O vakit Resûlullah’ın sahabelerinin, hiçbir şeye sevinmedikleri kadar buna çok sevindiklerini gördüm. Daha sonra bir adam gelerek,

- Yâ Resûlullah! Bazen bir adam birini, yaptığı hayırlı bir amelinden dolayı seviyor ama kendisi onu yapmıyor, bu hususta ne dersiniz? diye sordu. Resûlullah [s.a.v] yine,

- Kişi sevdiği ile beraberdir, buyurdu.”9

Ey Ebû Zerrl Sevdiklerinle Beraber Olacaksın

Ebû Zerr el-Gıfârî [r.a] anlatıyor: “Bir defasında Resûlullah’a [s.a.v] giderek,

- Ey Allah’ın Resulü! Bir adam var ki o, bir topluluğu seviyor ancak onlar gibi amel edemiyor; bu kişi hakkında ne buyurursunuz, dedim. Resûlullah [s.a.v],

- Sen ey Ebû Zerr! Sevdiğinle beraber olacaksın, dedi.

Ebû Zerr [r.a] bu sorusunu bir daha sordu. Resûlullah da [s.a.v] aynı cevabı tekrarladı. 10

Allah ve Resûlü’nü Seven Sıkıntılara Sabretsin

İbn Abbâs [r.a] anlatıyor: “Bir ara Resûlullah’ın [s.a.v] evinde büyük bir sıkıntı ve kıtlık durumu baş göstermişti. Evde yiyecek namına hiçbir şey kalmamıştı. Bu durum Hz. Ali’nin kulağına ilişince hemen dışarı çıktı ve iş aramaya koyuldu. Böylelikle Resûlullah’a yardımcı olmayı arzuluyordu. Nihayet yahudi bir adamın bostanına geldi. Burada bir müddet çalıştı ve kuyudan on yedi kova su çekti. Yahudi onun bu çalışmasına karşılık on yedi tane hurma verebileceğini ve bunu dilediği hurma çeşidinden seçebileceğini söyledi. Hz. Ali [r.a] çalışmasının karşılığında Acve denilen Medine hurmalarından on yedi tane alarak Resûlullah’a [s.a.v] getirdi. Resûlullah [s.a.v] hurmaları görünce,

- Ey Hasan’ın babası! Bu hurmalar da nereden geldi, diye sordu. Hz. Ali [r.a],

- Ey Allah’ın Peygamberi! Sizin günlerdir aç olduğunuzu ve evinizde kaç zamandır yiyecek hiçbir şeyin olmadığını duydum. Bunun için dışarı çıktım ve çalışıp kazanarak size yiyecek bir şeyler almak istedim, dedi. Bunun üzerine Resûlullah [s.a.v],

- Seni, bunu yapmaya ancak Allah ve Resulünün sevgisi sevk etti, buyurdu. Hz. Ali [r.a],

- Evet, yâ Resûlullah, dedi. Daha sonra Hz. Peygamber [s.a.v] şöyle buyurdular:

- Allah ve Resûlü’nü seven hiçbir kimse yoktur ki, sel suyunun akışı hızıyla ona fakirlik gelmesin. Kim ki, Allah ve Resûlü’nü severse, dünya sıkıntısına karşı hazırlıklı olsun, buyurdu.11

Ka’b b. Ucre’nin Resûlullah [s.a.v] için Çalışması

Ka’b b. Ucre [r.a] anlatıyor: “Resûlullah’ın [s.a.v] yanına gittim; gördüm ki, betibenzi solmuş, bitkin bir haldeydi.

- Anam babam sana feda olsun yâ Resûlullah! Neden benziniz solgun? diye sordum.

- Üç gündür mideme yiyecek namına bir şey girmedi, ondan, dedi. Bunun üzerine hemen Resûlullah’ın [s.a.v] yanından ayrıldım ve iş aramaya koyuldum. Bir yahudinin devesi için su çektiğini gördüm. Kovası bir hurmaya onun için kuyudan su çektim; böylece biraz hurma kazandım. Bunları aldım ve Resûlullah’a [s.a.v] getirdim. Resûlullah [s.a.v],

- Ey Ka’b! Bunlar nereden geldi, dedi. Ben de ona yaptıklarımı anlattım. Resûl-i Ekrem [s.a.v],

- Ey Ka’b, beni seviyor musun, dedi.

- Anam babam sana feda olsun; elbette seviyorum, dedim. Bunun üzerine Resûlullah [s.a.v],

- Şüphe yok ki fakirlik, beni seven kimsenin üzerine, sel sularının yatağına akışından daha hızlı gelir. Pek yakında sana da bir takım sıkıntılar isabet edecektir; bunlar için hazırlıklı ol, buyurdu.

Resûlullah [s.a.v] bir ara Ka’b'ı göremedi.

- Acaba Ka’b ne yaptı, diye sordu sahabelerine. Sahabeler,

- O hasta, dediler. Resûlullah [s.a.v] kalktı, evinden çıktı ve Ka’b'ın [r.a] evine kadar gitti. Ka’b'ın yanına gelince,

- Sana müjdeler olsun ey Ka’b, dedi. Resûlullah’ın bu kutlu haberini duyan Ka’b'ın annesi,

- Cennet sana kutlu olsun ey Ka’b, dedi. Bunun üzerine Resûlullah [s.a.v],

- Allah adına söz veren bu kişi de kimdir? diye sordu. Ka’b [r.a],

- Yâ Resûlullah, o benim annemdir, dedi. Resûlullah [s.a.v] şöyle buyurdu:

- Ey Ka’b'ın annesi! Onun cennete gireceğini nereden biliyorsun? Belki Ka’b, kendisine faydası olmayan şeyleri konuşmuş, ya da kendisini zengin etmeyecek şeyleri tasadduk etmekten geri kalmış olabilir!12

Talha b. Berâ’nın Resûlullah [s.a.v] Sevgisi

Husayn b. Vahvah el-Ensârî [r.a] anlatıyor: “Talha b. Berâ [r.a] ne zaman Resûlullah’a [s.a.v] rastlasa ona yapışır ve ellerini, ayaklarına öperdi. Yine bir gün Resûlullah’a [s.a.v] rastladığında ona,

- Yâ Resûlullah! Bana neyi dilerseniz emredin; sizin emrinize karşı gelmeyeceğim, dedi. Talha o zamanlar daha gencecik bir delikanlıydı ve onun bu sözleri Resûlullah’ın [s.a.v] çok hoşuna gitmişti. Bu sebeple Resûlullah [s.a.v],

- O halde git babanı öldür, dedi. Talha, aniden ayağa kalktı, kapıya yöneldi, fırlayıp dışarı çıktı, yıldırım hızıyla gidiyordu. Peygamberimiz şaka yapmıştı, arkasından seslendi:

- Gel, gel! Ben akraba bağlarını çiğnetmek için gönderilmedim, dedi. Talha b. Berâ geri döndü, Resûlullah’ın [s.a.v] yanına geldi.

Bu hâdiseden bir müddet sonra Talha [r.a] hastalandı. Mevsim kıştı. Bulutlu ve soğuk bir günde Resûlullah [s.a.v] onun ziyaretine geldi. Ziyaretini tamamladıktan sonra aile efradına,

- Talha’yı iyi görmüyorum; ölümü yakın! Şayet vefat ederse hemen beni haberdar ediniz ki, geleyim, cenazesinde bulunayım ve namazını kıldırayım. Bu hususta gevşek davranmayın, dedi ve oradan ayrıldı. Ancak daha Salim b. Avfoğulları’nın13 yurduna gelmeden Talha vefat etmişti. Bu sırada akşam olmuş ve karanlık da çökmüştü. Talha [r.a] ölmeden önce, ‘Öldüğümde beni hemen gömün, bir an evvel Rabbime kavuşturun. Resûlullah’ı da [s.a.v] çağırmayın; zira benim yüzümden etraftaki yahudilerin ona bir kötülüklerinin dokunmasını istememi’ şeklinde bir vasiyette bulunmuştu ve vasiyeti gereği hemen defnedildi. Sabah olduğunda durum Resûlullah’a [s.a.v] arz edildi. Resûlullah [s.a.v] gidip onun kabrinin yanı başında durdu. İnsanlar da onun arkasında saf bağladılar. Resûl-i Ekrem [s.a.v] ellerini kaldırarak şöyle dua etti:

“Allahım! Sen ona; o da sana kavuştuğunda, mütebessim bir halde (sen ondan razı, o da senden razı iken) karşıla!”14

Elini Uzat Sana Biat Edeyim

Talha b. Miskîn anlatıyor: “Bir gün Talha b. Berâ [r.a] Resûlullah’ın yanına gitti ve,

- Yâ Resûlullah! Elini uzat; sana biat edeyim, dedi. Resûlullah [s.a.v],

- Eğer sana annen ve babanla ilişkini kesmeni emredersem, dedi. Talha,

- Hayır, olmaz, dedi ve tekrar,

- Elini uzat sana biat edeyim, dedi. Resûlullah [s.a.v],

- Peki, ne üzerine biat edeceksin, diye sordu. Talha,

- İslâmiyet üzerine biat edeceğim, dedi. Resûlullah [s.a.v],

- Eğer sana, anne ve babanla ilişkilerini kesmeni emredersem, dedi. Talha,

- Hayır, olmaz, dedi ve Resûlullah’tan biat için tekrar ellerini uzatmasını rica etti.

Talha b. Berâ’nın [r.a] sadece annesi vardı. Babası ölmüştü. Talha [r.a] insanlar içinde annesine en iyi davranan ve ona karşı en şefkatli olanı idi.

Bu konuşmalardan sonra Hz. Peygamber [s.a.v] şöyle buyurdu:

“Ey Talha! Bizim dinimizde akraba bağlarını koparmak diye bir şey yoktur. Fakat ben, dininde bir şüphe kalmasın diye sana böyle tekliflerde bulundum.”Bundan sonra Talha müslüman oldu ve dinini gayet güzel bir şekilde yaşamaya başladı.

Bir gün Talha [r.a] hasta olmuştu. Resûlullah [s.a.v] onu ziyarete gitti. Yanına vardığında Talha [r.a] baygın bir haldeydi. Hz. Peygamber [s.a.v],

- Talha’nın bu sabaha çıkacağını zannetmiyorum; eğer ayılır da kendine gelirse bana haber verin, buyurdu. Nihayet Talha [r.a] gecenin bir yarısı kendine geldi, gözlerini açtı ve,

- Resûlullah [s.a.v] beni ziyarete gelmedi mi, diye sordu. Etrafındakiler,

- Geldi dediler ve Resûlullah’ın [s.a.v] kendilerine söylediklerini aktardılar. Bunun üzerine Talha [r.a],

- Bu saatte ona bir haber göndermeyin; belki zehirli bir hayvan sokar ya da başına kötü bir şey gelebilir. Fakat ben ölürsem, benden ona selâm gönderiniz ve benim için Allah Teâlâ’dan bağışlanma talebinde bulunmasını istediğimi söyleyiniz, dedi.

Resûlullah [s.a.v] sabah namazı kıldırdıktan sonra sahabelere Talha’nın durumunun nasıl olduğunu sordu. Onun vefat ettiğini ve kendisine ulaştırılmasını istediği haberleri ilettiler. Resûlullah [s.a.v] onları dinledikten sonra ellerini kaldırdı ve şöyle dua etti:

“Allahım! Sen ona; o da sana kavuştuğunda, onu mütebessim bir halde (sen ondan razı, o da senden razı iken) karşıla!”15

Şakacı Bir Sahabe

Zührî [rah] anlatıyor: “Bir gün sahabeler, Resûlullah’ın [s.a.v] huzuruna gidip Abdullah b. Huzâfe’nin [r.a] şakacı ve boş sözler konuşan biri oluşundan dolayı şikâyette bulundular. Resûlullah [s.a.v] onlara şöyle dedi:

- Ona ilişmeyin; onun kendine mahsus gizli halleri vardır. Zira o, Allah ve Resûlü’nü çok seviyor.”16

Naaşı Taşınan Bir Sahabe Hakkında Resûlullah’ın Sözleri

Edra’ [r.a] anlatıyor: “Resûlullah’ı korumakta olduğum gecelerden biriydi. Mescide, Resûlullah’ın [s.a.v] yanına gelmiştim. Mescidde yüksek sesle Kur’an okuyup zikir çeken biri vardı. Resûlullah [s.a.v] dışarı çıktı. Ben,

- Yâ Resûlullah! Bu adamın yaptığı riyakârlık değil mi, dedim. Resûlullah [s.a.v],

- Bu, Abdullah Zi’l-Bicâdeyn’dir,” dedi.

Daha sonra bu zat Medine’de vefat etti. Cenazesinin teçhizi bitirildi, namazı kılındı. Naaşı defnedilmek üzere omuzlarda götürülürken Resûlullah [s.a.v],

- Onu taşırken nazik olun, fazla sarsmayın, şefkatli davranın; zira Allah Teala da ona şefkat ve rahmetiyle muamele etmiştir. O Allah ve Resûlü’nü seviyordu, buyurdu. Hz. Peygamber [s.a.v] onun kabrine kadar geldi ve,

- Onun kabrini geniş yapın; çünkü Allah da (c.c) rahmetiyle ona genişlik göstermiştir, dedi.

Sahabelerden bazıları,

- Ey Allah’ın Resulü! Siz bu zat için üzüldünüz, dediler. Resûl-i Ekrem [s.a.v],

- Çünkü o, Allah’ı ve O’nun Resûlü’nü severdi, buyurdu.”18

Sevdiğin Kişinin Adını Zikret ki İyileşesin

Abdurrahman b. Sa’d [r.a] anlatıyor: “İbn Ömer’in [r.a] yanındaydım; birden bire ayağı kasıldı ve âdeta felçli biri gibi hareket edemez hale geldi.

- Ey Ebû Abdurrahman (İbn Ömer)! Ayağına ne oldu, dedim.

- Şuradan şuraya kadar… damarlar birbirinin üzerine geldi, dedi.

- En çok sevdiğin kişinin adını an ki, iyileşesin, dedim.

- Yâ Muhammed (s.a.v), dedi ve o anda iyileşti.”

Resûlullah’ın Ayağına Dikenin Dahi Batmasına Razı Olmam

Uhud savaşında bazı yakınları ölen müşrikler, müslümanlardan bunun intikamını almak istiyorlardı. Alçakça bir plân hazırladılar ve hemen de plânı uygulamaya koydular. Bu maksatla müşriklerden bir heyet Medine’ye gidip, Resûlullah’ın huzuruna çıkarak şu ricada bulundu:

-Yâ Resûlallah! Bizim kabilelerimiz, İslâmiyet’i kabul ettiler. Yalnız bize Kur’ân-ı Kerîm öğretecek birilerine ihtiyacımız var. Bunun için bize birkaç kişi yollar mısın?

Hz. Peygamber onlarla beraber altı sahabeyi gönderdi. Heyet ve sahabeler, Usfân ile Mekke arasında bulunan ‘Hed’e’ mevkiine vardılar ve Hicaz’ın Huzeyloğulları kabilesine ait olan Recî’ denilen kuyu başına indiler. Heyet kötü niyetlerini belli etti; aralarından biri sızarak müslümanlardan birkaç kişinin kendileriyle beraber olduğunu Huzeyloğulları’na haber verdi. Sahabeler hiçbir şeyden habersizken birden bire etraflarının sarıldığını gördüler. Kendilerini savunmak için kılıçlarına sarıldılar. Fakat Hüzeylliler,

- Sizi öldürmek istemiyoruz. Bizim istediğimiz, sizi Mekkelilere satarak onlardan bir şeyler almaktır, dediler. Sahabelerden Mersed, Hâlid b. Bükeyr ve Âsim b. Sabit (r.anhüm),

- Vallahi biz hiç bir müşrikten söz ve eman kabul etmeyiz, dediler ve savaşmaya başladılar. Âsim ve iki arkadaşı [r.a] şehid düştü. Âsim [r.a] öldükten sonra, Huzeyl kabilesi Âsım’ın [r.a] başını, Sa’d b. Şuheyd kızı Sülâfe’ye satmak için kesmek istediler. Çünkü Sülâfe’nin oğlu Uhud savaşında Âsim [r.a] tarafından öldürülmüştü. Sülâfe, “Eğer Âsım’ın başı elime geçerse, kafatasında şarap içeceğim” diye yemin etmişti. Fakat arılar kimseyi Âsım’ın [r.a] yanına yaklaştırmadı. Huzeyl kabilesi de,

- Akşamı bekleyelim, karanlık çökünce arılar gider, dediler. Fakat henüz akşam olmadan Allah Teâlâ bir sel gönderdi ve Âsım’ın [r.a] cesedini sürükleyip götürdü. Âsım’ın [r.a] cesedinin nereye gittiğini kimse bilemedi. Âsim [r.a] sağken,

“Ne müşrik bir kadın, ne de müşrik bir erkek cesedime dokunmasın” diye Allah’a dua etmişti.

Hubeyb, Zeyd b. Desine ve Abdullah b. Târik (r.anhüm) ise etraflarını saranların eman teklifleri karşısında yumuşadılar ve teslim oldular. Mekke’ye satılığa çıkarılmak üzere yola koyuldular. Ancak Merrü’z Zehrân denilen yere gelindiğinde Abdullah b. Târik [r.a] elini ipten kurtararak kılıcını aldı. Bunun üzerine onlar da biraz geri çekildiler ve onu taş yağmuruna tutarak öldürdüler. Onun mezarı Merrü’z Zehrân’dadır.

Hüzeylliler, Hubeyb b. Adîy ile Zeyd b. Desine’yi [r.a] Mekke’ye götürerek müşriklere sattılar. Hubeyb’i [r.a], Huceyr b. Ebû İhâb et Temîmî satın aldı. Zeyd b. Desine’yi de [r.a], öldürülen oğlunun intikamını almak üzere, Saffân b. Ümeyye aldı. Kölesi Nistâs’a onu Mekke’nin dışına çıkarmasını emretti. Zeyd’in [r.a] öldürülmesinde, Ebû Süfyân b. Harb’ın da bulunduğu bir müşrik topluluğu hazır bulundu. Zeyd [r.a] öldürülmek için ortaya getirildiğinde, Ebû Süfyân ona,

- Ey Zeyd! Allah adına söyle; istemez miydin ki, senin yerinde şimdi Muhammed olaydı da, biz onun boynunu vu-raydık. Sen de ailenle birlikte olurdun, dedi. Zeyd ise,

- Allah’a yemin ederim ki, ben Muhammed’in ayağına bir dikenin bile batmasını istemem, dedi. Bunun üzerine Ebû Süfyân,

- Ben, Muhammed’in sahabelerinin Muhammed’i sevdiği kadar hiçbir insanın bir başkasını öylece sevdiğini görmedim, dedi. Sonra Nistâs, Zeyd’i [r.a] öldürdü.

Hz. Hubeyb b. Adiy, hapsedildiği evde tam bir tevekkül içinde bekliyordu.

Hapsedildiği evde bulunan ve azatlı bir cariye olan Mâviyye söyle anlatmıştır:

- Hubeyb benim evimde hapsedilmişti. Bir gün elinde bir insan başı büyüklüğünde bir üzüm salkımı gördüm. Hâlbuki o zaman Arabistan’ın hiçbir yerinde, belki yaş üzüm yoktu. Hubeyb öldürüleceği zaman,

- Bana bir ustura gönder ki, ölüm için onunla temizleneyim, dedi. Ben de çocuğa usturayı vererek,

- Onu içerdeki adama götür ver, dedim. Çocuk usturayı götürdükten sonra kendi kendime,

- Ne yaptım? Vallahi adam çocuğu ustura ile keser, böylece intikamını önceden ve kendi eliyle almış olur, dedim. Fakat biraz sonra çocuk dışarı çıktı ve usturayı ona verince bana,

- Annen, seninle usturayı gönderirken bir hıyanette bulunmamdan korkmadı mı? Haydi, git, dedi.

Sonra onu asmak için Mekke’den çıkarıp Ten’im’e götürdüler. Onlara,

- Eğer bana müsaade ederseniz iki rekât namaz kılayım, dedi. Onlar da,

- Kıl, dediler. O da ağır ağır ve güzel bir şekilde iki rekât namaz kıldıktan sonra,

- Allah’a yemin ederim ki, eğer ölümden korktuğum için namazı uzattığımı düşünmeyecek olsaydınız, biraz daha namaz kılardım, dedi. Öldürülürken iki rekât namaz kılma usulünü ortaya koyan ilk kişi odur. Hubeyb ağacın üstüne kaldırıp bağlanırken,

- Allah’ım! Biz senin peygamberinin emrini tebliğ ettik. Bu sabah başımıza gelenlerden onu haberdar et. Selâmımızı ona ilet. Allah’ım! Bizi suçsuz olarak öldüren şu zalimlerin kökünü kazı, onları teker teker yok et ve onlardan hiç kimseyi sağ bırakma, diye beddua etti. Sonra onu öldürdüler. Muâviye b. Ebû Süfyân diyor ki;

- O gün ben de oradaydım. Hubeyb beddua ederken babam beni tuttuğu gibi yere yatırdı. Zannediyorlardı ki, bir kimseye beddua edilirken, eğer o kimse yan üstü yatarsa, ona beddua dokunmaz.

Hubeyb ile Zeyd b. Desine [r.a] aynı günde öldürüldüler. Hz. Peygamber aynı gün, “Allah’ın selâmı ikinizin de üzerine olsun. Kureyşliler Hubeyb’i ve Zeyd’i öldürdüler” demiştir.”19

5 Nisa 4/69. Hadis için bkz. Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, nr. 480; Ebû Nu-aym, Hılyetü’l-Evliyâ, 4/240; İbn Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, 1/260-261.
6 Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebfr, nr. 12959. Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, 7/7.
7 ibn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 3/268.
8 Buhârî, Fedâil, 6; Müslim, Birr, 163; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 3/168, 227, 228.
9 Buhârî, Edeb, 95.
10 Ebû Davud, Edeb, 122; Tirmizî, Zühd, 50; Münzirî, et-Tergfb ve’t-Terhîb, 4/429-431.
11 ibn Asâkir, Târihu Medîneti Dımaşk, 6/385; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, nr. 17111.
12 Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, 10/314; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, nr. 17102.
13 Burası Kubâ ile Medine arasında, Medine’ye birkaç mil uzaklıktaki bir mahalledir.
14 Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, nr. 3554; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, nr. nr. 37159; İbn Hacer el-Askalânî, el-İsâbe, 2/227.
15 Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, nr. 8163; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, 9/365; İbn Hacer el-Askalânî, el-isâbe, 2/227.
16 İbn Asâkir, Târihu Medfneti Dımaşk, 37/360; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Um-mâl, nr. 37281.
17 İbn Hişâm demiştir ki: O zata Zü’l-Bicâdeyn adı verilmesinin sebebi şu idi: O İslâm’a girmek istiyordu ancak kavmi onu bundan men ediyordu. Onu sıkıştırdılar. Nihayet onu bicad (kaba bir elbise) içinde bıraktılar. Üzerinde başka bir şey yoktu. O da Peygamber’in (s.a.v) yanına kaçtı. Ona yaklaştığı zaman bicâdını ikiye yarıp ayırdı ve birini izar, yani don edindi. Diğerini de üzerine aldı. Sonra Peygamber’e (s.a.v) gelip biat etti. Ona bundan ötürü Zü’l-Bicâdeyn (iki bicâd sahibi) denildi, (ibn Kesîr, el-Bidâye, ve’n-Nihâye, 5/84.)
18 ibn Mâce, Cenâiz, 41.
19 ibn Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, 4/154.

Onu Böyle Sevdiler (s.a.v.) – M. YUSUF KANDEHLEVİ
Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sahabelerin Resûlullah [s.a.v] Sevgisi

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Menzil Forum :: İslami İlimler :: Siyer-i Nebi-
SİSTEM BİLGİLERİÖNEMLİ BİLGİLENDİRME
Powered by phpBB2 (subsilver)
Copyright ©2008 - 2011,
Content Relevant URLs by www.akmenzil.net
Kuruluş Tarihi : Paz 24 Ağus. 2008 - 18:30
akmenzil.net sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini onay almaksızın anında siteye yazabilmektedir.Bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcıya aittir.Sitemizde yasalara aykırı herhangi bir materyal bulursanızakmenzil@hotmail.com e-mail adresimize bildirirseniz,şikayetiniz incelendikten sonra en kısa sürede gereken yapılacaktır.
Yetkinforum | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar