Menzil Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
Anasayfaİmam-ı Azam’ın İlginç Cevabı  Untitl13İmam-ı Azam’ın İlginç Cevabı  Untitl14Latest imagesİmam-ı Azam’ın İlginç Cevabı  Untitl15AramaGiriş yapKayıt Ol
Kütüphane bölümümüz güncellenmektedir.  "Kadın ve Erkek Eşitliği" konusu tamamlanmıştır.
Bağlantı sorunları nedeniyle Portal sayfası geçici olarak kaldırıldı....
"Program Arşivi" forumuna "Antivirüs Güvenlik" ve "Araçlar" kategorisi açılmıştır.
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Hakkını vermediğimiz iş yüzümüzü ağartmaz
Evlilikler de Bunalıma Girer
Ahirete İnancımız Ölçüsünde Huzurumuz Olur
Ebedi Hayata Doğmak
ABDEST
TALAK (BOŞANMA)
Gül Sultanım (Yeni Video Klip)
Beş Esas
Meleklere İman
Can Feda Edilecek Dost
Paz Şub. 23, 2014 7:32 pm
Paz Şub. 23, 2014 7:27 pm
Paz Şub. 23, 2014 7:18 pm
Paz Şub. 23, 2014 3:07 pm
Ptsi Şub. 17, 2014 3:17 am
Ptsi Şub. 17, 2014 3:09 am
Ptsi Ocak 20, 2014 3:15 am
Cuma Ekim 11, 2013 4:33 am
Çarş. Ekim 09, 2013 2:50 am
Paz Ekim 06, 2013 3:15 pm











Paylaş|

İmam-ı Azam’ın İlginç Cevabı

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
YazarMesaj
osmanserhat
Yönetici
Yönetici
osmanserhat
Teşekkürleri : 25
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 24/08/08
Nerden : Gül Diyarından
Mesaj Sayısı : 9415
Tecrübe Puanı : 28486

İmam-ı Azam’ın İlginç Cevabı  Vide
MesajKonu: İmam-ı Azam’ın İlginç Cevabı İmam-ı Azam’ın İlginç Cevabı  EmptyC.tesi Ara. 17, 2011 11:45 am

Binbir Damla

Yusuf YAVUZ

İmam-ı Azam’ın İlginç Cevabı

İmam-ı Azam Ebu Hanife rh.a. hazretleri (ö.150/767), hazırcevap ve üstün bir zekâya sahip, eşi görülmemiş bir âlim, aynı zamanda ibadete pek düşkün bir âbid idi. Onun kırk yıl boyunca yatsı abdestiyle sabah namazını kıldığı, yazın öğle ikindi arası, kışın da yatsı namazından önce biraz uyuduğu bilinmektedir. Geceleri sabaha kadar nafile namaz kılar, her gece namazda Kur’an’ı baştan başa hatmederdi.

İmam-ı Azam’dan hoşlanmayan adamın biri herkesin huzurunda şöyle bir soru sordu: “Bir adam ki cenneti ümit etmez, cehennemden korkmaz, Allah’tan korkmaz, ölü eti yer, rükûsuz secdesiz namaz kılar, görmediği şeye şahitlik eder, haktan hoşlanmaz, fitneyi sever, rahmetten kaçar... Bu adam hakkında ne dersin?”

İmam hazretleri adama, “Senin bu hususta bir bildiğin var mı?” diye sordu. O ise: “Bir bildiğim yok. Fakat bundan daha beter birini de bulmuş değilim. Onun için onun halini sana sordum!” dedi. Ebu Hanife arkadaşlarına dedi ki: “Siz böyle bir adam hakkında ne dersiniz?” Onlar da: “Bu çok kötü bir adamdır, bu özellikler kâfir sıfatıdır.” dediler. İmam ise gülümseyerek: “O adam gerçekte Allah’ın evliyasından biri olsa gerektir..” dedikten sonra soruyu soran adama dönerek: “Sana bu dediğin adamın tam olarak ne olduğunu söylersem sen de hakkımda ileri geri konuşmaktan vazgeçer misin?” dedi. Adam da “evet” dedi.

İmam-ı Azam hazretleri, işin iç yüzünü şöyle açıkladı: “O adam cenneti değil cennetin Rabbini ümit eder, cehennemden değil cehennemin Rabbinden korkar. Allah Tealâ’nın adaletine güvendiği için de O’nun zulmedeceğinden korkmaz. Balık ölüsünün etini yer. Rükûsuz secdesiz cenaze namazı kılar yahut Rasulullah’a salât eder (‘yusallî’ anlamı olarak). Görmediği şeye şahitlik etmesi ise Allah’tan başka tanrı olmadığına ve Muhammed s.a.v.’in O’nun kulu ve Rasulü olduğuna (‘eşhedü’ diyerek) şehadette bulunmasıdır. Allah’a itaatini sürdürmek için hak olan ölümden hoşlanmaz. Sevdiği fitne, mal ve çocuktur (ki onlar mübahtır ve bir imtihandır). Rahmetten kaçması da ıslanmamak için yağmurdan kaçması demektir.” Bu açıklamayı dinleyen soru sahibi, “Şahitlik ederim ki sen hak üzere bir âlimsin!” dedi.

İbn Hacer el-Heytemî, el-Hayrâtü’l-Hisân, s.93; Taşköprüzâde, Mevzûâtü’l-Ulûm (İst. 1313), 1/655.

Düzeltilen Evlilik Hatası

İmam-ı Azam rh.a.’in döneminde, Kûfe’nin ileri gelenlerinden biri iki oğlunu bir arkadaşının iki kızıyla evlendirmiş, zifaf gecesinin sabahı da güzel bir düğün yemeği vermişti. Bu ziyafette İmam-ı Azam, Süfyan-ı Sevrî ve daha başka âlimler de bir araya gelmişti. Davetlilerin yemekte olduğu sırada düğün sahibi telaşla gelerek üzücü bir haber getirdi: Akşam garip bir hata yapılmış, gelinleri içeri koyan kadınlar yanlışlıkla gelin kardeşleri, kendilerine nikâhlı damat kardeşler yerine, diğer kardeşin zifaf odasına koymuşlar! Daha önce görüşüp tanışmamış taraflar da böylece kendi kardeşinin eşiyle gerdeğe girmiş oluyordu. Sabahleyin gerçek ortaya çıkınca sevinçler üzüntüye dönüşmüştü.

Damatların babası, oradaki âlimlerden bu duruma bir çözüm bulmalarını istiyordu. Süfyan-ı Sevrî hemen söz aldı: “Zararı yok! Hz. Ali r.a. zamanında da böye bir hadise yaşanmıştır. Hz. Muaviye ona bir elçi göndererek bu durumda ne yapmak gerektiğini sorunca Hz. Ali, iki tarafın birbirinden ayrılmasını ve iddet süresi geçince asıl eşlerine dönmelerini söylemiştir.” dedi. Aslında böyle bir uygulamanın doğru olduğunda şüphe yoktu. Fakat bu durumda iki tarafın da yaptığı yanlışın can sıkıcı hatırası ve kendi eşleriyle buluşmalarının ortalama üç aylık iddet süresi sonuna sarkmasının gerginliği söz konusuydu. Büyük İmam, işte bunları düşünerek susuyordu.

Bu arada biri İmam-ı Azam’a bu meseledeki görüşünü sorunca Süfyan hazretleri derhal: “Bundan başka ne denilebilir ki?” diyerek hafiften itirazda bulundu. İmam-ı Azam ise önce damatları görmek istedi. Onlarla ayrı ayrı görüşerek akşam birlikte oldukları gelinlerden memnun kalıp kalmadıklarını sordu. Onlar da memnuniyetlerini belirttiler. Bunun üzerine henüz görmedikleri ve ancak ismini bildikleri eşlerini boşamalarını, akşam beraber oldukları kadınlarla nikâhlanmalarını söyledi. Bu durumda kendileriyle birlikte olan gelinlere iddet gerekmediğinden onlarla beklemeden gerdeğe girebilirlerdi. İki taraf bu teklifi kabul etti. Boşanmalar yapıldı. Akşam buluşan eşler orada ayrıca nikâhlandı. Herkes bu güzel çözümü hayret ve takdirle karşıladı. İmam-ı Azam ise, ilgililere bir düğün ziyafeti daha teklif etti.

el-Muvaffak el-Mekkî, Menâkıbu Ebî Hanîfe (Beyrut 1981), s.111-112; Hâfızuddîn el-Kerderî, Menâkıbu Ebî Hanîfe (Beyrut 1981), s.191.

Ebu Hanife’de İnce Anlayış

Adamın biri, bir yere gömüp sakladığı paraların yerini unutmuştu. Gidip İmam-ı Azam Ebu Hanife rh.a. hazretlerine bu durumu danıştı. Hazreti İmam: “Bu bir fıkhî mesele değil ki sana bir çare düşüneyim. Fakat git de bu gece sabaha kadar namaz kıl, yerini hatırlarsın.” dedi. Adam o gece namaza başlayıp daha gecenin dörtte birini bulmadan paraların yerini hatırlayıverdi. Sabahleyin gelip bunu Ebu Hanife’ye haber verdi. O ise şöyle dedi: “Zaten ben bu işin böyle olacağını bilmiştim. Çünkü şeytan senin bütün gece namaz kılmanı istemez. Fakat sen keşke Allah’a şükür olarak geceni namazla tamamlasaydın!”

Bir adamın evine hırsızlar girmiş, eşya ve elbiselerini almışlar, sonra da kimseye söylemeyeceğine dair üç talâkla yemin verdirmişlerdi. Adam ertesi gün eşyaların satılığa çıkarıldığını görmüş, fakat yeminini bozmamak için bunu kimseye söyleyememişti. Gidip Ebu Hanife’den çaresini sordu. O da mahallenin ileri gelenlerinden kimilerini yanına çağırdı. Ahalinin bir yerde toplanmasını ve adamın önünden tek tek geçmelerini, onlar geçtikçe adama: “Hırsız bu mu?” diye sorulmasını, hırsız değilse “Hayır” demesini, hırsızı görünce susmasını tenbih etti. Öyle yaptılar ve hırsızlar -ihbarsız- ele geçti. Adamın malları geri verildi, yemini de bozulmadı.

Ebu Hanife’nin genç bir komşusu vardı. Her gece kafayı çekip sarhoş vaziyette bağıra çağıra şarkı söyler, “Beni kaybettiler, kaybettiler; hem de ne yiğidi kaybettiler...” diye başlayan beyitleri yüksek sesle okur dururdu. Nihayet bekçiler tarafından yakalanıp hapse konuldu. Ebu Hanife hazretleri, “Komşumuzun şarkı sesleri gelmez oldu..” diyerek adamın durumunu öğrenmek istedi. Hapse atıldığını haber verdiler. Ebu Hanife kalkıp şehrin valisine gitti, komşusunun salıverilmesini istedi. Vali onu saygıyla karşıladı. Sonra hem o genci hem de onunla birlikte hapse düşen bütün mahpusları salıverdi. İmam-ı Azam hapisten çıkan gence: “Biz seni kaybetmedik değil mi?” dedi ve birlikte evine kadar gelerek bir kese altın verdi. İhtiyaç duydukça yine çekinmeden istemesini söyledi. Delikanlı, tövbekâr olarak Ebu Hanife’nin derslerine katılmaya başladı. Sonunda iyi bir âlim oldu.

el-Hayrâtü’l-Hisân, s.100, 108; Menâkıbu Ebî Hanîfe / Kerderî, s.229, 249; Mevzûâtü’l-Ulûm, 1/660, 663.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://akmenzil.yetkin-forum.com

İmam-ı Azam’ın İlginç Cevabı

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Menzil Forum :: Semerkand & Radyo & TV :: Semerkand Dergisi-
SİSTEM BİLGİLERİÖNEMLİ BİLGİLENDİRME
Powered by phpBB2 (subsilver)
Copyright ©2008 - 2011,
Content Relevant URLs by www.akmenzil.net
Kuruluş Tarihi : Paz 24 Ağus. 2008 - 18:30
akmenzil.net sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini onay almaksızın anında siteye yazabilmektedir.Bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcıya aittir.Sitemizde yasalara aykırı herhangi bir materyal bulursanızakmenzil@hotmail.com e-mail adresimize bildirirseniz,şikayetiniz incelendikten sonra en kısa sürede gereken yapılacaktır.
Bedava forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar