Menzil Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaCemaatten Kopan Sa’lebe Untitl13Cemaatten Kopan Sa’lebe Untitl14Latest imagesCemaatten Kopan Sa’lebe Untitl15AramaGiriş yapKayıt Ol
Kütüphane bölümümüz güncellenmektedir.  "Kadın ve Erkek Eşitliği" konusu tamamlanmıştır.
Bağlantı sorunları nedeniyle Portal sayfası geçici olarak kaldırıldı....
"Program Arşivi" forumuna "Antivirüs Güvenlik" ve "Araçlar" kategorisi açılmıştır.
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Hakkını vermediğimiz iş yüzümüzü ağartmaz
Evlilikler de Bunalıma Girer
Ahirete İnancımız Ölçüsünde Huzurumuz Olur
Ebedi Hayata Doğmak
ABDEST
TALAK (BOŞANMA)
Gül Sultanım (Yeni Video Klip)
Beş Esas
Meleklere İman
Can Feda Edilecek Dost
Paz Şub. 23, 2014 7:32 pm
Paz Şub. 23, 2014 7:27 pm
Paz Şub. 23, 2014 7:18 pm
Paz Şub. 23, 2014 3:07 pm
Ptsi Şub. 17, 2014 3:17 am
Ptsi Şub. 17, 2014 3:09 am
Ptsi Ocak 20, 2014 3:15 am
Cuma Ekim 11, 2013 4:33 am
Çarş. Ekim 09, 2013 2:50 am
Paz Ekim 06, 2013 3:15 pm











Paylaş|

Cemaatten Kopan Sa’lebe

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
YazarMesaj
osmanserhat
Yönetici
Yönetici
osmanserhat
Teşekkürleri : 25
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 24/08/08
Nerden : Gül Diyarından
Mesaj Sayısı : 9415
Tecrübe Puanı : 28552

Cemaatten Kopan Sa’lebe Vide
MesajKonu: Cemaatten Kopan Sa’lebe Cemaatten Kopan Sa’lebe EmptyÇarş. Kas. 30, 2011 5:19 am

Cemaatten Kopan Sa’lebe

Ashab-ı Kiram arasında, kitaplarda adı geçen otuz üç kadar Sa’lebe isimli şahıs vardır. Bunlardan birisi Sa’lebe İbn Hâtıb (veya İbn Ebî Hâtıb) olarak bilinir ki, kaynaklarda onunla ilgili şöyle garip bir macera anlatılır:

Sa’lebe, Rasulullah Aleyhisselam’ın huzuruna gelerek: “Ya Rasulallah, Allah’a dua ediver de beni zengin yapsın..” demiş. “Ey Sa’lebe, şükrü ödenen az mal, şükrünü ifa edemeyeceğin çok maldan hayırlıdır.” cevabını almıştı. Fakat Sa’lebe ısrarla bu isteğini tekrarladı: “Ya Rasullallah! Seni hak peygamber gönderen Allah’a yemin ederim ki, bana bol mal verilirse, her hak sahibine hakkını vereceğim.” diye de söz verdi. Bunun üzerine Allah Rasulü s.a.v. onun için dua etti. Adam önce bir koyun edindi. Sonra hayvanları süratle çoğalarak bir sürü meydana geldi. Davar sürüsüne Medine dar gelmeye başlayınca civardaki vadiye taşındı. Nihayet sürüler vadiye de sığmaz oldu.

Sa’lebe önceleri vakit namazlarını Peygamber Aleyhisselam’la beraber cemaatle kılarken, davarları çoğalınca ancak cumadan cumaya cemaate katılmaya başladı. Daha da çoğalınca cumalara da gelmez oldu. Durumu fark eden Allah Rasulü s.a.v.: “Sa’lebe ne yaptı?” diye sordu. “Onun davar sürüsü vadiyi taştı, artık cemaate katılamıyor.” dediler. Rasulullah Aleyhisselam üzülerek: “Vah yazık Sa’lebe’ye, vah yazık!” buyurdu.

Rasulullah Aleyhisselam, malının zekâtı için ona iki memur göndermişti. Sa’lebe, “Bu bir haraçtır!” diyerek zekâtını ödemeden memurları çevirdi. O sırada: “İçlerinden kimi de, eğer Allah bize lütfundan ihsan ederse andolsun zekâtını vereceğiz ve salihlerden olacağız diye Allah’a söz vermişti...” (Tevbe, 75) ayeti nazil oldu. Bunu haber alan Sa’lebe, malının zekâtını alıp Rasulullah’a getirdi, fakat kabul edilmedi. Daha sonra Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer de onun zekâtını kabul etmediler. Hz Osman zamanında da zekâtı kabul edilmeden öldü gitti. İbn Hacer, sahabiler ansiklopedisi “el-İsâbe”de der ki: Burada acı hikâyesi anlatılan kişi Sa’lebe İbn Hâtıb r.a. olamaz! Çünkü o Bedir savaşında bulunmuş ve münafıklık sıfatından uzak mübarek bir sahabidir. Macerası anlatılan kişi, Sa’lebe İbn Ebî Hâtıb adında münafıklığa sapmış başka birisi olsa gerektir.

Delâilü’n-Nübüvve, 5/289-292; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe (Beyrut 1997), 1/272-73; İbn Hacer, el-İsâbe fî Temyîzi’s-Sahâbe (Beyrut 1995), 1/516-17.


Dağlarda İnleyen Sa’lebe

Sahabe içinde Sa’lebe İbn Abdurrahman el-Ensarî adında bir genç varmış. Bu zatla ilgili -İbn Hacer’in zayıf bir rivayet olarak kabul ettiği- garip bir hikâye anlatılır:

Peygamber Aleyhisselam bir gün (Medine’de) bir ihtiyaç için adı geçen şahsı bir yere göndermiş. O da Ensar’dan bir adamın kapısına uğrayınca, kapı aralığından yıkanan bir kadına gözü ilişmiş ve bir süre ona bakıp kalmış. Fakat bu sebeple Rasulullah’a vahiy gelir korkusu ve utancıyla kaçarak oradan uzaklaşmış ve Mekke-Medine arasında dağlık bir bölgeye gidip gizlenmiş. Rasulullah Aleyhisselam kırk gün boyunca ondan bir haber alamamış. Nihayet Cebrail gelmiş ve şöyle demiş: “Ey Peygamber! Rabbin sana selam ederek diyor ki: Ümmetinden şu dağlar arasına kaçan kişi, cehennemimden bana sığınıyor.”

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, Hz. Ömer ve Selman’a (Allah onlardan razı olsun), gidip Sa’lebe’yi getirmelerini söylemiş. Onlar da Medine’nin dağları arasına gidip Züfafe isimli bir çobanla karşılaşmışlar, aradıkları kişiden haber sormuşlar. Çoban da: “Birisi gece yarısı şu dağların arasından yanımıza geliyor ve ağlayarak ‘Ya Rabbi, keşke ruhumu ruhlar içine, cesedimi cesetler içine alsaydın’ diye inliyor.” demiş. Hz. Ömer ve Selman, çobanla birlikte gidip adamı yine böyle diyerek inlerken bulmuşlar. Onu alıp sabah namazı sırasında Peygamber Aleyhisselam’ın yanına getirmişler. Sa’lebe O’nun kıraatini duyunca bayılmış, diğerleri namaza katılmış.

Namazdan sonra Allah Rasulü s.a.v. Sa’lebe’yi baygın halinden ayıltmış ve: “Seni benden uzaklaştıran nedir?” deyince “günahımdır” cevabını almış... Sa’lebe evine dönünce üç gün hastalanmış. Son günü yanına gelen Rasulullah, onun başını tutup kucağına koymuş. Sa’lebe hemen başını oradan çekmiş. Sebebi sorulunca: “Çünkü o baş günahla dolu.” demiş. Rasulullah s.a.v.: “Ne arzu edersin?” deyince “Rabbimin mağfiretini.” demiş. O sırada Cebrail gelmiş ve şöyle buyurmuş: “Rabbim sana selam eder ve der ki: Kulum beni yer dolusu günahla karşılasa, ben onu yer dolusu mağfiretle karşılarım.” Bu müjdeyi Rasulullah’tan duyan Sa’lebe bir çığlık atarak vefat etmiş. Cenazesi taşınırken nice meleklerin de eşlik ettiğini, Rasulullah s.a.v. ashabına haber vermiştir.

Ebû Nuaym, Ma’rifetü’s-Sahâbe (Riyad 1998), 1/498-500; es-Sülemî, Tabakâtu’s-Sûfiyye (Kahire 1986), s. 131-134; el-İsâbe, 1/520-21.


İmdada Yetişen Melekler

Ashab-ı Kiram’dan Ebu Ma’lak r.a., ticaretle uğraşan, ibadet ve takva sahibi biriydi. Çıktığı bir yolculukta silahlı bir hırsızla karşılaştı. Hırsız: “Eşyanı bırak, seni öldüreceğim!” dedi. Ebu Ma’lak: “Maksadın mal değil mi?” deyince hırsız: “Ben senin canını istiyorum!” dedi. Ebu Ma’lak: “Öyleyse bana izin ver de namaz kılayım..” deyince hırsız: “Dilediğin kadar kıl!” dedi.

Adamcağız abdest alıp kıldığı namazın sonunda Allah’a dua etti: “Yüce Rabbim, beni bu hırsızın şerrinden kurtarmanı diliyorum.” dedikten sonra üç defa: “Ey imdada yetişen, bana yardım et!” dedi. O sırada bir atlı elindeki mızrakla ortaya çıkıverdi, hırsızı vurup öldürdü! Ebu Ma’lak: “Sen kimsin, Allah seni imdadıma gönderdi.” O dedi ki: “Ben dördüncü semada bulunan meleklerdenim. İmdat sesin duyulunca, bu hırsızı benim öldürmemi Allah’tan diledim.”

***

Zeyd İbn Harise r.a., Taifli bir adamdan bir katır kiralamıştı. Fakat adam onu istediği yerde indirmeyi şart koşmuştu. Yola çıkınca katırcı onu bir harabeye götürdü ve “İn!” dedi. Zeyd inince öldürülmüş birçok kimse olduğunu gördü. Katırcı onu da öldürmek isteyince Zeyd hazretleri: “Beni bırak da iki rekât namaz kılayım.” dedi. Adam: “Namazını kıl. Senden önce şu adamlar da kılmışlardı, fakat kendilerine bir fayda sağlamadı!” dedi.

Zeyd b. Harise der ki: Namazı kıldıktan sonra adam öldürmek için yaklaşınca “Ya Erhamerrahimîn! (Ey Merhametliler Merhametlisi!)” dedim. “Onu öldürme!” diye bir ses duyuldu. Adam bundan ürktü, sesin sahibini aramak için dışarı çıktı. Fakat bir şey göremeyince tekrar bana döndü. Bu sefer üç kere aynı şekilde seslendim. Bir de baktım ki at üstünde bir adam ortaya çıkıvermiş! Elinde demir bir mızrak vardı ve mızrağın ucu ateş közü gibiydi. O mızrağı adamın göğsüne vurup sırtından dışarı çıkardı. Haydut öldü. Sonra atlı (melek) bana dedi ki: “Birinci defa ‘Ya Erhamerrahimîn!’ diye çağırdığın zaman ben yedinci kat gökte idim. İkinci defa ‘Ya Erhamerrahimîn!’ dediğin zaman en yakın semada idim. Üçüncü defa nida edince sana geldim.”

Mevsûatü İbnü Ebi’d-Dünya (Beyrut 2008), 2/322; İbn Abdülber, el-İstîâb (Beyrut 1995), 2/117-118; Kândehlevî, Hayâtü’s-Sahâbe (Dimaşk 1993), 3/537-38.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://akmenzil.yetkin-forum.com

Cemaatten Kopan Sa’lebe

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Menzil Forum :: Semerkand & Radyo & TV :: Semerkand Dergisi-
SİSTEM BİLGİLERİÖNEMLİ BİLGİLENDİRME
Powered by phpBB2 (subsilver)
Copyright ©2008 - 2011,
Content Relevant URLs by www.akmenzil.net
Kuruluş Tarihi : Paz 24 Ağus. 2008 - 18:30
akmenzil.net sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini onay almaksızın anında siteye yazabilmektedir.Bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcıya aittir.Sitemizde yasalara aykırı herhangi bir materyal bulursanızakmenzil@hotmail.com e-mail adresimize bildirirseniz,şikayetiniz incelendikten sonra en kısa sürede gereken yapılacaktır.
forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar