Menzil Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaMezhepler Untitl13Mezhepler Untitl14Latest imagesMezhepler Untitl15AramaGiriş yapKayıt Ol
Kütüphane bölümümüz güncellenmektedir.  "Kadın ve Erkek Eşitliği" konusu tamamlanmıştır.
Bağlantı sorunları nedeniyle Portal sayfası geçici olarak kaldırıldı....
"Program Arşivi" forumuna "Antivirüs Güvenlik" ve "Araçlar" kategorisi açılmıştır.
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
Hakkını vermediğimiz iş yüzümüzü ağartmaz
Evlilikler de Bunalıma Girer
Ahirete İnancımız Ölçüsünde Huzurumuz Olur
Ebedi Hayata Doğmak
ABDEST
TALAK (BOŞANMA)
Gül Sultanım (Yeni Video Klip)
Beş Esas
Meleklere İman
Can Feda Edilecek Dost
Paz Şub. 23, 2014 7:32 pm
Paz Şub. 23, 2014 7:27 pm
Paz Şub. 23, 2014 7:18 pm
Paz Şub. 23, 2014 3:07 pm
Ptsi Şub. 17, 2014 3:17 am
Ptsi Şub. 17, 2014 3:09 am
Ptsi Ocak 20, 2014 3:15 am
Cuma Ekim 11, 2013 4:33 am
Çarş. Ekim 09, 2013 2:50 am
Paz Ekim 06, 2013 3:15 pm











Paylaş|

Mezhepler

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
YazarMesaj
osmanserhat
Yönetici
Yönetici
osmanserhat
Teşekkürleri : 25
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 24/08/08
Nerden : Gül Diyarından
Mesaj Sayısı : 9415
Tecrübe Puanı : 28552

Mezhepler Vide
MesajKonu: Mezhepler Mezhepler EmptySalı Ekim 26, 2010 4:15 am

MEZHEBLER


Mezheb Nedir?

Mezheb, gidilen yol, benimsenen metod ve görüş demektir. Dinî mânada mezheb ise, müctehid bir âlimin fikir ve görüşlerini benimseyen insanların meydana getirdiği dinî ekollere denir.

Mezhebler arasında esasta hiçbir ayrılık yoktur. Ayrılık, teferruatta, dînin özüne dokunmayan fer'î mes'elelerdedir.

Ayrıca hiçbir müctehid kendi adına bir mezheb kurmak iddiasıyla ortaya çıkmamıştır. Kur'an ve hadîslerden çıkardıkları hükümlerin başkaları tarafından benimsenmesi neticesinde, kendiliğinden o müctehid adına bir mezheb teşekkül etmiştir.


Mezhebler Nasıl Ortaya Çıkmıştır?

Peygamberimizin Asr-ı Saâdetinde sahâbenin bir kısmı devamlı olarak Allah Resûlünün yanında kalıyor, Kur'ân'ı ve hadîsleri ezberliyor, onların mânâlarını iyice kavramaya çalışıyorlardı. Hazret-i Peygamber'in Kur'an'ın hükümlerini nasıl uyguladığını bizzat görüyor, âyetlerin iniş sebeblerini biliyorlardı.

Hz. Peygamber'in vefatından sonra, bu sahâbeler Mekke ve Medine dışına çıktılar, çeşitli İslâm memleketlerine gittiler. Bunlar, gittikleri yerlerde Hicaz'dakinden farklı örf ve âdetlere sâhip insanlarla karşılaştılar. Halk gelip dinî mes'eleleri kendilerine soruyor, onlar da o mes'ele hakkında Kur'an ve Sünnetin hükmünü bildiriyorlardı. Sorulan mes'ele hakkında Kur'an'da ve hadîste hüküm bulamazlarsa, o mes'elede ictihâd edip mes'eleyi açıklığa kavuşturuyorlardı. Sahâbe, gittikleri şehirlerde, hem hâkim, hem müftü, hem vali, hem muallim durumunda idiler. Bulundukları yerde âdeta birer ekol meydana getirmişlerdi. Birbirlerinden çok farklı yerlere dağıldıkları ve farklı örf ve âdetlere sâhip insanlar içinde yaşadıkları; bilgi, zekâ ve kavrayış bakımından da aralarında farklar olduğu için, sorulan mes'eleler karşısında pek tabiî olarak farklı ictihadlar, ayrı görüş ve kanaatlar ortaya çıkabiliyordu.

Bir sahâbînin etrafında toplanan talebeleri, o sahâbînin kendisinden sonra da onun sistemi ve metodu doğrultusunda ictihad yapmaya, kapalı olan mes'eleleri çözmeye, cem'iyette yeni ortaya çıkan durumlara hükümler bulmağa çalıştılar. Bu çalışmalar neticesinde, zamanla fıkhî mezhebler teşekkül etmeye başladı. Bâzı mezhebler kendilerine fazla taraftar bulamadığı için, zaman içinde kaybolurken; bugünkü 4 büyük mezheb umumun teveccühünü kazanarak kuvvet buldu, yaygınlaştı ve günümüze kadar geldi.


Mezhebler Arasında Görüş Ayrılıkları Olması Nereden Kaynaklanmaktadır?

Bu ayrılıklar, çeşitli sebeblerden ileri gelir. Kur'an'da hüküm ifade eden âyetleri (ki bunlara, nass denir) anlayış, herkes için başka başka olabilir. Zira nassların, usûl-i fıkıhta beyan edildiği üzere, pek çok kısımları vardır: Hafî, mücmel, sarîh, kinâye, mecaz, hakikat, mutlak - mukayyed, hâs - âmm gibi. Bu yüzden müctehidlerin aynı nassı anlayışları farklı farklı olmaktadır.

Ayrıca, hadîslerin de nevileri, çeşitleri vardır. Mütevâtir, meşhûr, haber-i vâhid, mürsel, muttasıl, münkatı' gibi.

Bu hadîsleri delîl olarak kullanma konusunda da müctehidler ihtilâf etmişlerdir. Bunun neticesinde de farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Meselâ Hanefîler hadîsler konusunda titiz davranır. Haber-i vâhidi (Tek sahâbenin rivâyet ettiği hadîsi) delil olarak kabûl etmezler. Şâfiîler ise, haber-i vâhidi kabûl eder ve onu Kıyâs'a tercih ederler. Hanefîler mürsel hadîsi alır, Şâfiîler almazlar.

İşte bu gibi delillerdeki ihtilâf ve kabûl edilen delilleri de farklı anlayış, müctehidlerin aynı mes'elede farklı hükümler vermelerine sebeb olmuştur.

Fetva verilen beldenin örf ve âdetleri de, müctehidlerin yaptıkları ictihadlara tesir etmiştir.


Müctehidler Arasında Görüş Ayrılıkları Olmasının Mahzûru Var mıdır?

Hayır, bil'akis bu ihtilâflar, ümmet için rahmet olmuştur.

Herhangi bir mes'ele hususunda bir mezhebde zorlukla karşılaşınca, zaruret halinde, o mes'ele başka bir mezhebin kolaylık ifade eden hükmü ile halledilme yoluna gidilmiştir. Böylece mezheblerin varlığı ümmet için kolaylık ve genişliğe vesile olmuştur.

اِﺧْﺘِﻠﺎَفُ اُﻣَّﺘِﻰ رَﺣْﻤَﺔٌ

"Ümmetimin ihtilâfında rahmet vardır" meâlindeki hadîs-i şerîfin ifade etmek istediği mânâ da bu olsa gerektir.


Mezheblere Ne Lüzum Var? Herkes Kendisi Kur'an'ı ve Hadîsi Okuyup Hüküm Çıkaramaz mı?

Müslüman olan her ferdin, dinî mes'eleleri ve hükümleri doğrudan doğruya Kur'an ve Sünnetlerden öğrenmesi mümkün değildir. Bunu, ancak müctehidlik pâyesine erişmiş, salâhiyetli İslâm âlimleri yapabilir. Geriye kalan Müslüman halka, o büyük din âlimlerinin îzah ve görüşlerini anlamak ve benimsemek, onların yolundan gitmek düşer. İlâçların ham maddesi bitkiler, otlar, madenler vs. olduğu halde, nasıl herkes ondan ilâç yapamıyor, bu iş için ayrıca eczacılık tahsili gerekiyorsa, dinî mes'elelerde temel kaynak Kur'an ve Sünnet olduğu halde, ondan hüküm çıkarmak işini de sıradan her Müslüman yapamaz; ancak müctehidlik seviyesine ulaşmış âlimler yapabilir. Herkesin dinî kaynaklardan hüküm çıkarmağa ilmi, bilgisi, aklı, idrâk seviyesi, basiret ve feraseti yetmez.


Mezhebler Kaça Ayrılır?

Mezhebler önce 2'ye ayrılır:

1 - Fıkhî mezhebler,

2 - İtikâdî mezhebler...

Fıkhî Mezhebler Kaça Ayrılır?

Hanefî Mezhebi:

4'e ayrılır: 1 - Hanefî mezhebi, 2 - Mâlikî mezhebi, 3 - Şâfiî mezhebi, 4 - Hanbelî mezhebi.

Bu 4 mezhebin, hepsi de haktır, doğrudur. Şimdi bunları sırası ile görelim:

Hanefî Mezhebi:

Hanefî mezhebinin kurucusu İmam-ı A'zam Hazretleridir.

İmam-ı A'zam, en büyük imam demektir. Asıl adı Nu'man olan İmam-ı A'zam'ın, künyesi Ebû Hanife'dir. Hicretin 80'inci yılında Kûfe'de doğmuş, Hicrî 150'de Bağdat'ta vefat etmiştir.

Hanefî mezhebi, önce Irak'ta doğmuş, oradan doğuya ve batıya yayılmıştır. Abbasîler devrinde hâkimlerin çoğu Hanefî idi. Anadolu ve Balkanlardaki Türkler arasında, Hanefî mezhebi yaygındır.


Mâlikî Mezhebi:

Kurucusu İmam Mâlik bin Enes Hazretleridir. Hicrî 93 tarihinde Medine'de doğmuş, H. 179'da yine Medine'de vefat etmiştir.

Mâlikî mezhebi, önce Hicaz halkı tarafından benimsenmiş ve hacca gelenler vasıtasıyla Kuzey Afrika'ya ve o zaman Endülüs denen İspanya'ya yayılmıştır.


Şâfiî Mezhebi:

Kurucusu İmam-ı Şâfiî Hazretleridir. İmam-ı Şâfiî'nin asıl ismi Muhammed'dir. H. 150 tarihinde Gazze'de doğmuş, 204 tarihinde Mısır'da vefat etmiştir. Hâşimoğulları soyundan gelmektedir.

Şâfiî mezhebi önce Mısır'da yayılmış, sonra kısmen Suriye, Yemen, Irak ve Horasan taraflarına geçmiştir. Bugün Mısır'ın çoğunluğu Şâfiîdir. Anadolu'nun güney taraflarında, Suriye ve Irak'ta da Şâfiî mezhebinde olanlar mevcuttur.


Hanbelî Mezhebi:

Kurucusu Ahmed bin Hanbel Hazretleridir. H. 164 tarihinde Bağdat'ta doğmuş, 241 tarihinde yine orada vefat etmiştir.

Hanbelî mezhebi daha çok Necid taraflarında tutulmuştur. Hâlen Necid'de Hanbelî mezhebi hâkimdir.


Hak Bir Olur. Halbuki 4 Mezhebin de Hak Olduğunu Kabûl Ediyoruz. Bu Nasıl Olur?

Bir su, 5 ayrı mizaçtaki hastaya göre 5 ayrı hüküm alır. Meselâ, birinin hastalığının nev'ine göre ilâçtır. Tıbben ona vaciptir. Diğer birine, hastalığı sebebiyle, zehir gibi zararlıdır. Tıbben ona haramdır. Diğer birine az zarar verir, tıbben ona mekruhtur. Diğer birine zararsız olduğu gibi, faydası da vardır. Tıbben ona sünnettir. Bir diğerine de ne zararlı, ne de faydalıdır. Tıbben ona mübahtır. Hastanın durumuna göre, bunların 5'i de haktır. "Bu ilâç, yalnızca vaciptir" denilemez.

İşte bu misaldeki gibi, İlâhî hükümler de, mezheblere tabi' olanların durumuna göre değişir. Farklı farklı olur. Üstelik herbiri de hak olur. Buna bir misal verelim:

İlâhî hikmetin tensibiyle, İmam Şâfiî'ye ittiba' edenlerin çoğu, köylülük ve bedevîliğe yakındırlar. Bunlar cem'iyet hayatında geri olduklarından, herbiri bizzat dergâh-ı İlâhiyeye kendi derdini söylemek, hususî dileğini bizzat arzetmek mizacındadırlar. Bu yüzden de, imam arkasında Fâtiha'yı tek tek okurlar. Bu hüküm hak ve doğrudur.

İmam-ı A'zam'a ittiba' edenlerin çoğu ise, şehirliliğe ve medeniyete daha yakın, ictimaî hayatı benimsemiş kimselerdir. Bunların nazarında bir cemaat bir şahıs hükmüne girip bir tek adam da umum o cemaat adına, sözcü olarak konuşur; kendileri de onun kalben tasdikcisi olurlar. Bu bakımdan Hanefî mezhebinde imam arkasında tek tek Fâtiha okunmaz. İmam, cemaat adına okur. Cemaat da âmîn diyerek onu tasdik eder. Bu hüküm de, evvelki gibi, hak ve doğrudur.


İtikadî Mezhebler Kaça Ayrılır?


Ehl-i Sünnet mezhebi:

İtikad hususunda başlıca iki mezheb vardır:

1. Ehl-i Sünnet mezhebi, 2. Ehl-i Bid'a mezhebi.

Ehl-i Sünnet mezhebi:

Hz. Peygamberin yolundan gidenler, o yoldan hiç sapmayanlar demektir.

Ehl-i Sünnetin dayanağı Kitab ve Sünnettir. Kitab ve Sünnette ne buyurulmuşsa, Ehl-i Sünnet öyle inanır, öyle hareket ederler.

Ehl-i Sünnet de, Matüridiyye ve Eş'ariyye olmak üzere ikiye ayrılır.

Mâtüridiyye Mezhebi:

Kurucusu Ebu Mansur Muhammed Hazretleri'dir. Semerkand köylerinden Mâtürid'de doğmuştur. H. 333'te vefat etmiştir.

Bütün Hanefîler, genellikle Türkler, Mâtüridî mezhebindedirler.


Eş'ariyye Mezhebi:


Kurucusu Ebu'l-Hasan Eş'arî Hazretleridir. Asıl adı Ali'dir. H. 200 tarihinde Basra'da doğmuş, 324'de Bağdat'da vefat etmiştir.

Mâlikîler ve Şâfiîler, itikadda Eş'arî mezhebini benimsemişlerdir. Hanbelîler, fıkıh gibi îtikadda da İmam Ahmed bin Hanbel'e bağlıdırlar. Ayrı bir îtikadî mezhebleri yoktur.

Eş'arî ile Mâtüridî mezhebleri arasında, bâzı küçük görüş ayrılıkları dışında, büyük bir farklılık yoktur. İkisinin de temel görüşleri aynıdır ve Sünnete uygundur.


Ehl-i Bid'a:

Hazret-i Peygamberin getirdiği hükümleri ve Kur'an'ın emirlerini kendi arzularına göre yorumlayan, az veya çok Sünnet yolundan sapan, bid'ata giren kimselerdir.

Bid'at, Hz. Peygamber ve Sahâbe devrinde bulunmadığı halde, sonradan ortaya atılan ve dînin esaslarına zıd düşen, her türlü söz, düşünce ve işe denir.

Ehl-i bid'ayı Peygamberimiz şiddetle kınamışlardır:

"Sözlerin en hayırlısı Allah'ın Kitabı; yolların en hayırlısı da Muhammed'in (sav) yoludur. İşlerin en kötüsü sonradan çıkarılanlardır. Ve her sonradan uydurulan şey (bid'at) de delâlettir, sapıklıktır."

İnançla ilgili olan bid'atlar, îtikadî bid'atlardır. Bunlar, îtikadî hususlarda Hz. Peygamberden sağlam bir şekilde nakledilen esaslara zıd düşen inançlardır.

Mu'tezile, Cebriye gibi bâzı fırkaların inançları, bu kısma girer.

İş ve amelle ilgili bid'atlere ise, amelî bid'at denir. Bazı şiîlerin, çıplak ayağa meshetmeleri gibi... Sünnet olan mesh ise, mestler üzerine meshetmektir.

Dînin îtikadî ve amelî esaslarını doğrudan doğruya ilgilendirmeyen veya bu esaslara bir zıdlık ve aykırılık taşımayan yenilikler, sonradan ortaya çıkma şeyler, bid'attan sayılmazlar.

Bid'atı ikiye ayırarak tasnif eden âlimler de vardır:

1. Bid'at-i hasene: İyi ve güzel bid'at, İslâmî esaslara zıd düşmeyen, yeni âdet ve fiiller... Meselâ, namazdan sonra tesbih kullanmak gibi.

2. Bid'at-ı seyyie: Kötü ve İslâm'a aykırı bid'at... Evliya türbelerine mum dikmek, mezarlıklardan medet ummak, vb. gibi şeyler.

İtikadî bir mezheb olarak ehl-i bid'a ayrıca kendi arasında birçok kollara ayrılır ki, başlıcaları şunlardır:

1. Cebriye,

2. Mu'tezile,

3. Mürcie,

4. Haricîlik,

5. Şîa,

6. Vehhâbîlik.

Ehl-i bid'anın bu temel mezheblerinin her biri de, kendi arasında pek çok fırkalara, gruplara ayrılırlar.

OKUMA PARÇASI: MEZHEBLERİN DOĞMASI NEDEN ZARURÎ?

Namazın farz olduğunda bütün mezhebler ittifak halindedirler. Namaz için abdest almanın farziyetinde de bütün mezhebler müttefiktirler.

Bu abdestin içinde başa meshedilmesinde de, keza bütün mezhebler müttefiktirler.

Ayrılık, sadece bu meshin şekli ve miktarı gibi temel olmayan hususlardadır, mesihte değildir.

Meselâ:

1. İmam-ı Mâlik ve Ahmed bin Hanbel, başa meshedilirken tamamının meshedilmesini zarurî görmüşlerdir.

2. Ebû Hanîfe ise, tamamı değil dörtte biri de olsa kâfidir, demiştir.

3. İmam-ı Şâfiî de birkaç kıla bile meshedilmesi kifayet eder kanaatına varmıştır.

İmamların bu ayrılığına bakan bâzıları diyorlar ki:

- Madem ki âyet bir, hadîs bir, teferruatta da olsa bu ayrılık olmamalıydı.

Böyle diyenlerin kimi bilemediklerinden iyi niyetle böyle düşünmekteler. Kimi de inançlarını iyice zayıflatıp şüphe kuyularına düştükleri için, tahrip ve yıkıntı meydana getirmek kasdıyla böyle konuşmaktalar.

Halbuki ne iyi niyetlilerin böyle bir vesveseye kapılmalarına sebeb var, ne de kötü niyetlilerin düştükleri vesvese kuyusundan böyle bir yıkıntı meydana getirmeleri mümkün.

Şöyle ki:

Dillerin en zengin ve en olgunu arabçadır. Arab lisanında sadece (Ceale) kelimesi 15 mânâya geldiği gibi, harfler de böyle şümûllü ve zengin mânâlara gelir.

Meselâ: Türkçede (B) harfinin kendi başına bir mânâsı yoktur. Ama Arabça'da ise (B) harfinin de kendi başına mânâları vardır. Hangi kelimenin başına (B) harfi gelirse kelimenin istikametine tesir eder, mânâsına müessir olur.

İsterseniz buyurun (B) harfinin geldiği mânâlara bir göz atalım:

1 - B, sadece kelimeyi güzelleştirmek için gelir, mânâsı olmaz.

2 - B, "bâzı" mânâsına gelir.

3 - B, "bitiştirmek" mânâsına gelir.

İşte bu mânâlara şâmil olan (B) harfini Rabbimiz "başınıza meshediniz" emrini verdiği âyetindeki "rüûsiküm" kelimesinin başına koyarak "Bi-rüûsiküm" buyurmuştur.

Demek ki Rabbimizin "başınıza meshediniz" emrinden muradı, (B) harfinin şâmil olduğu mânâlara da şâmildir.

İşte bu şümûl hikmetinden dolayıdır ki, İmam-ı Ahmed'le İmam-ı Mâlik:

- Başa meshederken başın tamamı meshedilmelidir. Zira buradaki (B) harfi, kelimeyi güzelleştirmek için gelmiş olan zâid (B) dir. Kendi başına mânâsı yoktur, der.

Ebû Hanîfe ise:

- Bu (B) bâzı mânâsına gelen B'dir. Başın bâzısına meshedilse de kâfi gelir, der.

İmam-ı Şâfiî de:

- Bu (B) bitiştirmek mânâsına gelen B'dir. Sadece elin başa bitişmesi, birkaç kıla bile değmesi kifayet eder, mesih tamam olur, der.

O halde gerçek böyle iken, kim hangi ictihad sahibini hatâ ile itham edebilir, mezheblerin teferruattaki bu ayrılığının dinde ayrılık mânâsına geldiğini iddia edebilir. Kelimeyi gönderen Rabbimizdir. Başına (B) harfini koyarak telâffuz buyuran yine Rabbimizdir.

Huzûr-u İlâhî'de bu müctehidlerden her biri:

- Yâ Rab, senin mukaddes kelâmındaki harflerden anladığımız mânâları tercih edip ortaya koyduk, deyince mes'ûl mü olurlar?

Rabbimizin:

- Benim muradım da bu idi, demeyeceği ne ile bellidir?
Bir anne oğullarına yazdığı mektubunda bana (MEYVE) getirin dese, oğullardan biri elma, diğeri portakal, bir başkası muz, dördüncüsü de şeftali alıp getirseler, bunların dördü de annenin isteğini yerine getirmiş olmaz mı? Çünkü (MEYVE) kelimesi bunların hepsine de şâmildir. Herkes kendine göre ictihad edip annesinin o meyveyi kasdettiğini tahmin etmiştir. Hepsi de annesine itâat etmiş evlât sevabını alacaklardır. Bunlar suçlanabilir mi?



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://akmenzil.yetkin-forum.com
HAKTAN
Moderatör
Moderatör
HAKTAN
Teşekkürleri : 39
Yaş : 47
Kayıt tarihi : 16/09/09
Nerden : isvec
Mesaj Sayısı : 2453
Tecrübe Puanı : 20381

Mezhepler Vide
MesajKonu: Geri: Mezhepler Mezhepler EmptySalı Ekim 26, 2010 3:26 pm

Allah c.c razi olsun kurban...

sukur elhamdulillah ki ehli sunnet vel cemaattaniz ve rabbim son nefesimizi bidatlardan korunmus olarak , kuran ve sunnette istikamet uzere olarak ve iman uzere ölmeyi bizlere nasip eylesin insaAllah..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
osmanserhat
Yönetici
Yönetici
osmanserhat
Teşekkürleri : 25
Yaş : 38
Kayıt tarihi : 24/08/08
Nerden : Gül Diyarından
Mesaj Sayısı : 9415
Tecrübe Puanı : 28552

Mezhepler Vide
MesajKonu: Geri: Mezhepler Mezhepler EmptySalı Ekim 26, 2010 5:12 pm

HAKTAN demiş ki:
Allah c.c razi olsun kurban...

sukur elhamdulillah ki ehli sunnet vel cemaattaniz ve rabbim son nefesimizi bidatlardan korunmus olarak , kuran ve sunnette istikamet uzere olarak ve iman uzere ölmeyi bizlere nasip eylesin insaAllah..

amin ecmain kurban.. hamdolsun.. hamdolsun...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://akmenzil.yetkin-forum.com

Mezhepler

Önceki başlık Sonraki başlık Sayfa başına dön
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Menzil Forum :: İslami İlimler :: Akaid-i Ehl-i Sünnet-
SİSTEM BİLGİLERİÖNEMLİ BİLGİLENDİRME
Powered by phpBB2 (subsilver)
Copyright ©2008 - 2011,
Content Relevant URLs by www.akmenzil.net
Kuruluş Tarihi : Paz 24 Ağus. 2008 - 18:30
akmenzil.net sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini onay almaksızın anında siteye yazabilmektedir.Bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcıya aittir.Sitemizde yasalara aykırı herhangi bir materyal bulursanızakmenzil@hotmail.com e-mail adresimize bildirirseniz,şikayetiniz incelendikten sonra en kısa sürede gereken yapılacaktır.
forum kurmak | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar